Multi Barkın, Elis, Lavin ve Arel.
Keyifli okumalar..
EmeGaFi.
Yere düştüğüm andan beri kafam dönüyordu ve altımda yatan siyah saçlı yakışıklı çocuk bana bakıyordu.
"Yerin rahat galiba?" Dedi alayla. Gözlerim yerinden çıkacak kadar büyüdü.
"Hem çarp, yere düşür. Hem de tereyağı gibi üste çık!" Çocuk birden bastı kahkahayı. A-a neye gülüyor bu be. Neye gülüyorsa hep gülsün çünkü güneş gibi insanın içini ısıtan bir gülüşü var. Ne diyorsun iç ses yine ya Allah aşkına susta yanaklarım iyice kızarmasın!
"Tereyağı mı? O zeytinyağı olmasın?" Dedi kahkahalarla üstüme üstüme gülerken. Elimden bir kaza çıkmasın diye kendimi sıktım ve üstünden kalktım. Daha rezil bir durum olabilir miydi acaba? Üzerine düştüğüm çocukta ayağa kalktı. Belki benimle, belki de benden 1 yaş büyük gösteren yüzü daha önce rastlamadığım hatlara sahipti. İçimden bu şekilde tanışmamış olsaydık diye geçirdim. Gerçi böyle tanışmamış olsak da pek bir değişiklik olmazdı herhalde. Daha erkeklerle nasıl konuşmam gerektiğini bile tam olarak bilmiyorum.
"Şu pijamalara bak, sen yabancı mısın? Hiç yabancı tipide yok ki?" Beni utanmadan baştan ayağa süzerken elimi yumruk yaptım.
"Bir yerlerini açıp gezmek maharet mi?! Alt üstü markete kadar gideceğim. Dur bi dakika ya ben sana niye açıklama yapıyorum ki. Tipinden zengin olduğunda belli zaten. Git sen kendi tipine bak. Çirkin şey. Domates suratlı pis kızartma torbası yahnisi!" Ard arda sıraladığım mantıksız cümlelere şaşkınlıkla baktı. 'Çirkin şey' derken de yüzümü buruşturmuş olduğumdan dolayı sanırım biraz deli olduğumu düşündü. Ama sinirlerimi bozdu ne yapayım. Elini ensesine götürüp kaşırken başını hafifçe önüne doğru eymişti ama gözlerini benden ayırmadan konuşmaya devam etti.
"Ben öyle biri değilim. Yani zenginim ama- herneyse sana neden açıklama yapıyorum ki?! Çekil önümden!"Beni ittirip merdivenlere döneceği vakit bacağına çelme taktım. Ve yere kapaklanırken kahkahalarla güldüm.
"Eeee komşu komşunun çelmesine muhtaçtır." Diyip sevimlice gülümsedim ve arkamda bir adet kuduran gezegen üstü varlığın bağırmasını dinledim.
"Seni yakalarsam varya maymun suratlı şeytani yaratık o bana çelme takan ayağını kıracağım!!" O ne demek ya. Bu her genç kızın hayallerini süsleyen beyaz atlı kazma benden de beter çıktı. Kahkahalarla gülüp keyifle yola koyuldum. Temiz havanın tadını çıkarırken yolda gördüğüm her şeyi beğendiğimi fark ettim. Burası daha naif bir mahalleye benziyordu. Daha çok böyle mütevazi yaşam sürmek için ideal bir mahalleydi. Komşulukta vardı burda sanırsam. Çünkü huzur verici bir enerjisi var buranın. Her şey o kadar düzenli ki. Hem sessiz bir yer üstelik. Bu mahallede çok mutlu olacağımı düşünüp keyiflendim. Gözlerimi bulutlara dikip o çocuğu düşündüm.
Çok güzel saçları vardı. Dağınık oluşu ona çok farklı ama bir o kadar da hoş bir hava katmıştı. Özellikle gözleri çok masum bakıyordu. Dünyanın asıl yüzünü görmemiş minik bir çocuk misali. Aklım onda kalmış- ne diyorsun kızım sen?! Saçmalama Elis. Saçmalama. Kafamın içide ki sağ ve sol seslere sinirlenip henüz kapısına ulaştığım çok da büyük olmayan marketten içeri adımımı attım. Geniş çaplı bir alışveriş sepeti alıp reyonlara bakınmaya başladım.
İlk önce temel ihtiyaçlar; çamaşır yıkamak için deterjan, bulaşık makinası için kapsül tabletler, sabun, şampuan, sıvı sabun, tuvalet peçetesi, havlu peçete, birkaç toz alma bezi. Temizlik malzemeleri şimdilik bu kadar yeterdi. Kendime ped de alacağımı hatırlatıp 2 paket ondan aldım. Aldım almasına ama bunlar bu sepette daha fazla kalamayacaklar gibi duruyor. Araba mı alsaydım acaba. Kollarım da ağrıdı.