Veda Mektupları

66 12 3
                                    

[Letters - Acid Ghost]

Ve sana kilometrelerce uzaktan mektuplar göndereceğim.
Sana ulaştığından emin olacağım.

𖦹𖦹𖦹

"Bana veda mektubu yazdığını görünce beni burada yalnız başıma bıraktığını sandım."

Taehyung dizlerinde yatarak güler yüzüyle konuşan çocuğa baktı. Ortada gülünmesi gereken bir şey olmadığı için dizlerindeki çocuk gibi gülümsemiyordu. Kalbindeki acıyı yüzüne yansıtmamalı, sevdiğinin acısına acı katmamalıydı. Çünkü duydukları ne kadar gülümseyerek anlatılsa da aslının kalp kırıcı olduğunu biliyordu.

"Seni asla burada tek başına bırakmam."

Aslında bu söylediğine kendisi bile inanmıyordu, yalnızca dizlerindeki çocuğa karşı olan sevgisi olabildiğince büyükken öyle olması gerektiğini bilerek olağan olanı yapacağına inanmaya çalışıyordu Taehyung.

"Evet, biliyorum. Zaten ben gittiğine bile inanmamıştım ki geri gelmeyeceğini sanayım."

İkisinin de ellerindeki tek şey birbirlerine karşı olan sevgileriydi. Hayatları boyunca her şeyi isteksiz ve yönlendirilerek yapan iki genç, artık ne yapacaklarını düşünmek istemiyordu. Onlar nihayetinde yalnızca birbirlerine aitti. Peşlerinde koşan, onları sürekli kısıtlayan ve yaptıkları her hareketten bir yanlış çıkaran toplumda; birbirlerine ait olduklarını düşünüyorlardı.

Taehyung, dizlerinde mayışmış çocuğa tekrar baktığında ellerini kahverengi saçlara attı usulca. Yumuşak saç telleri Taehyung'un kemikli elinin arasında yerini aldığında kafasındaki tüm kötü düşünceler ve yaşanacaklar silinmişti, asla var olmamıştı sanki.

Ellerini hareket ettirmeye başlayıp kahverengi saçı okşamaya devam ettiği sırada gözlerinin dolduğunu hissetmedi. Saçı okşamaya devam ettikçe yanağına düşen ıslaklıkla fark etti ki, ağlıyordu Taehyung. Aslında hiçbir şey düşünmüyordu o an, kötü olan her şey silinmişti kafasından. Neden ağladığını bilmiyordu. Burnunun direğini sızlatan kalbindeki bu acı ona çok kötü hissettiriyordu. Derin bir nefes aldı. Buğulu gözlerini kırpıştırıp önünü açtığında karanlık odadaki tek ışıkmışcasına parlayan, önünü aydınlatan elleri arasında olan çocuğa baktı. Gözleri kapalıydı ama uyumadığını biliyordu.

"Jungkook."

Saçlarını okşarken uzun bir süre geçmiş olmalıydı ki sesi çatallı çıkmıştı, veya da bir süre ağlamamak için kendini sıkıp, ardından ağladığını göz yaşı yanaklarına süzüldüğünde anladığı için olabilirdi.

"Efendim Azul?"

Duyduğu hitap şekliyle sevdiğinin yüzüne bakıp gülümserken, uzun süre sonra adı yerine kullanılan isimle ağlama isteği tekrardan körüklenmişti Taehyung'un. Ona neden böyle seslenmeye devam ettiğini sormak istedi çünkü artık saçları o ismi hak edecek renkte, yani eskisi gibi mavi değildi. Babasının istediği üzerine tekrardan kendi rengine boyatmıştı.

Ama şöyle bir bakınca Taehyung'un tekrardan Azul olarak anılması için mavi olması gerekmiyordu. Jungkook'un maviyi sevmesi yeterliydi.

Ellerinden almışlardı her şeyi. Geriye yalnızca kalplerindeki hisler ve bedenleri duruyordu. Birbirlerine sevdikleri gibi, kalplerinden gelen gibi yaklaşamıyorlardı.

"Seni çok seviyorum Jungkook."

Bulundukları odada yalnızca kendi seslerinin bulunduğu gibi yalnızca kendilerinin oluşu sebebiyle kalplerini açabileceklerdi şimdi. Seçici konuşan akıllarında değil, içinden geleni söyleyecek olan kalplerindeydi konuşma sırası. Belki de son kez beraberlerdi.

Veda Mektupları Hep Yanlış Yazılır | TKWhere stories live. Discover now