Minho kirişe taktığı son oku da bıraktıktan sonra kısık sesli bir inleme bıraktı dudakları arasından. Yayını yavaşça kubura koydu ve sağ omzunu hafif hareketlerle ovuşturdu. Ağır adımlarla oklarını toplamaya giderken söyleniyordu bir yandan da.
Kısa sürede topladı oklarını ve tekrar atış alanına döndü. Yayını eline aldı ve tam pozisyon alacakken arkasından gelen ses ile duraksadı. Bakışlarını o yöne kaydırdığında seke seke ona doğru gelen neşeli oğlan ile göz göze geldi.
Oğlan birkaç saniye sonra yanında bitmişti.
"Selam hyung! Ne zaman başladın? Resim odasını düzenlemekle meşguldüm, karşılayamadım seni."
Minho yüzüne minik bir tebessüm yerleştirdi. "Altıncı seriyi attım. Yaklaşık bir saat olmuştur." Jisung'un onu kafası ile onayladığını gördüğünde belindeki sadaktan bir ok aldı. Taktıktan sonra nefesini tuttu ve yayını gerdi. Bu hareketi ile Jisung da birkaç adım geriye çekilmişti.
Minho oku bıraktıktan sonra seri bir şekilde diğerini taktı. Sadağındaki oklar bittiğinde ise yayını bıraktı ve ok toplamak için hedefe doğru ilerledi. Onunla birlikte Jisung da hareket etmişti.
Minho, Jisung'un çoktan çalışma temposuna ayak uydurduğunu fark etmişti. Genellikle yalnız atış yaptığı için konuşmazdı. Yanında biri olduğunda da atış esnasında odağının bozulmaması için pek muhatap olmazdı insanlarla.
Jisung da bunu anlamışa benziyordu. Önceki güne kıyasla atışlar esnasında Minho'yu konuşturmuyordu. Aksine dikkatlice onu ve atışlarını izliyordu. Daha çok onu. Minho fark etmişti bunu. Atışları izleyecek olsaydı hedefi ortalamak yerine kenara çekilirdi. Ama Jisung tam da arkasında duruyordu. Onu süzüyordu pür dikkat. Sadece yan profilini görebilse de bu onnu etkilemek için yeterliydi. Her açıdan ilgi çekiciydi gen okçu.
Minho olabilindiğince umursamamaya çalışıyordu oğlanı. Birkaç gün sonra tekrar yalnız atmaya başlardı zaten.
O bunları aklından geçirirken hedefin yanına gelmişti çoktan. Hedefteki oklarını inceleyip diğer seriye göre analizlerini yapıyordu. Tabii Jisung da onunla beraber inceliyordu hedefi. Sonunda oklarını çekmeye davranmışken durdurdu onu Jisung.
"Senin kadar bilgim olmasa da birkaç şey söyleyebilir miyim?"
Minho kaşlarını kaldırdı ve yanında duran Jisung'u süzdü ifadesiz bakışlar ile bir süre. Daha sona kafası ile onaylayıp geri çekildi bir adım. Jisung hedefin karşısına geçtiğinde merkeze en uzak olan oku işaret ederek konuştu.
"Şu ok, en dışarıya kaçan, bunu bırakırken yayı tutan kolun tepti sanki. Sen de fark ettin mi?"
Minho bir oka, bir Jisung'a baktı. Daha sonra onayladı kafası ile. "Evet," dedi "fark ettim. Diğerlerine göre fazla beklettim onu. Ondan dolayı tepti kolum."
Jisung anladığını belli edercesine onayladı kafası ile. Bir de onun hemen yanındaki oku gösterdi.
"Bunun da tüyü kırılmış hyung. İstersen değiştir, sorun çıkarmasın sana."
Minho kaşlarını çattı ve Jisung'un gösterdiği oka doğru eğdi kafasını. Jisung geri çekilmeye tenezzül bile etmemişti. Bakır saçlı oğlan dikkatlice çıkardı oku hedeften. "Hangisi?" diye sordu yanındaki oğlana.
"Şuradaki," diyerek en üstteki tüyü işaret etti Jisung. "Üst kısmı kalkmış. Oku takarken eline denk gelmiyor ama gidişatında sorun çıkarır mı bilemem."
Minho onayladı kafası ile "Değiştireyim bunu." dedi kendin kendine konuşuyormuş gibi alçak bir ses ile. Oku diğer eline aldıktan sonra hedeftekileri diğer okları da çekti. Tekrar atış alanına doğru yürürken bir anda gözleri Jisung'a kaydı.
"Baksana, sen kolumun teptiğini nasıl anladın? Tüyün kalkık olduğunu da görmemiştim ben."
Jisung omuz silkti.
"Dün taliminden sonra eve gidip okçuluk hakkında birkaç video izledim. Biraz önce de dikkatli baktım sana. Sahi, neden fazla bekledin o ok için?"
Minho elindeki oku incelerken cevapladı. "Bilmiyorum, sanırım farklı teknikler bulmak için. Ama işe yaramadı."
Jisung kafası ile onayladı bir kez daha. Minho atış alanına geldiğinde elindeki oku, yayını bıraktığı kubura koydu ve hemen yanından yedek bir ok aldı. Yayını eline aldıktan sonra oku taktı. Bir kez daha kirişi germek için nefesini tuttu. Bununla birlikte Jisung da iki adım geriledi.
Minho seri bir şekilde oklarını attı bir kez daha. Son oku ise kirişe taktıktan sonra gerdi yayı. Ama birkaç saniye sonra ani bir karar ile indirdi yayını. Oku kirişinden çıkardı. Yayını kubura bıraktı ve oku da belindeki sadağa koydu. Sol omzunu sertçe ovdu birkaç kez. Daha sonra hiçbir şey söylemeden ok toplamaya gitti. Jisung ise bu sefer gelmedi arkasından.
Minho oklarını çektikten sonra Jisung'un yanına geri döndü. Yayı gererken omzunu zorlamıştı, biraz dinlenmesi gerektiğinin farkındaydı.
"Bu günlük yeter bu kadar" dedi sakin bir ses ile. Yedek oklarını ve yayını aldıktan sonra soyunma odasına doğru ilerledi. Jisung da hızlı adımlarla peşinden ilerliyordu.
"Yeter mi? Bir şey mi oldu? Saatlerce çalışırdın normalde. Bir saat oldu olmadı."
Minho yere koyduğu çantasının önünde diz çöktü. Yayını bozduktan sonra çantasına yerleştirdi. Oklarını ise kutusuna koyduktan sonra kolundaki kolluğu ve belindeki sadağı çıkardı. Hepsini yerlerine yerleştirirken yanıtladı.
"Yoruldum sanırım biraz. Eve gidip dinlensem iyi olacak."
Jisung anladığını belli edercesine mırıldandı. Minho çantasını kapatırken heyecanlı ses tonunu ayarlayarak sakin bir biçimde bir teklifte bulundu Minho'ya.
"Eğer bir yere yetişmen gerekmiyorsa yolun üstündeki kafeye uğrayalım mı?"
Bakır saçlı oğlan kendisine yöneltilen soru ile kaldırdı kafasını. Bir süre kendisinden birkaç santim kısa olan oğlanın gözlerine dikti gözlerini. Öylesine sormamıştı belli ki bunu. Aklından neler geçiyordu ki?
"Aslında," dedi Minho kararsız bir ses tonu ile. Daha sonra karşısındakinin hevesli bakışlarına karşın yüzüne bir gülümseme yerleştirdi. "buradan sonra eve gitmeyi planlıyordum. Ama sana zaman ayırabilirim sanırım."
---
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Archer - Minsung
FanfictionMinho, yıl ortasında yeni bir okula transfer olmuş başarılı bir okçuydu...