Farkına Varmanın Noktası

22 3 16
                                    


Kamp yerine gelmiştik. Burası ıssız ama güzel bir yerdi. Deniz kenarı nasıl ıssız olur anlamıyorum. Gerçekten denizi görmek isteyen yok mu? Belki de sadece burada insan yoktur.

Üzerinde rahat bir elbise, kolumda altın takı vardı. Aris'te benim gibi rahat bir şeyler tercih etmiş ve saçına da taç takmıştı. Tacı şeffaf elmaslarla süslenmiş, zarif ve güzeldi. Abim beyaz siyah bir şeyler giymiş başına Aris'in ki gibi taç takmıştı. Karen ise... kırmızı kıyafet ile alnını dolayan, altın ve ona çok yakışan bir baş takısı takmıştı.

Abimle Karen yanlarına güvenlik önlemi için kılıç almışlardı. Ben ise çadırla uğraşıyordum. Gerçi daha çok o benimle uğraşıyordu. Sabahtan beri çadırı kurmaya çalışıyordum ama o bana inat bir türlü olmuyordu. Sonunda yoruldum ve kendimi çadır bezinin üstüne attım. Herkes çoktan kurmuş, eşyalarını yerleştiriyorlardı. "Ne o beceremedin mi?" dedi Karen. Beceremedim diyemem! Çaktırma sakın Hilal. "Yoo gayette beceriyorum. Sadece gece çadırı kurup uzanırsam yıldızları göremeyeceğimi farkettim. Ondan kurmamaya karar verdim." Abim "Yıldızlardan nefret edersin." dedi yüzünde dalga geçer gibi bir gülüş varken. Omuz silktim. "Bir şans vermeye karar verdim." Ardından Aris "Ben verdim ama yine sevemedim." dedi. Ablam olan kızla ortak yönlerimiz çıkıyordu. Fiziksel özelliklerimiz hiç benzemiyor ama ruhsal özelliklerimizde benzerlik var biraz.

Karen bana baya bir güldü. Ne, gülünecek bir şey mi var. Ona ters ters baktım fakat işe yaramadı galiba hala gülüyor bu. "Kalk hadi kalk, ben kurarım." Dedi yine gülerek. Aslında gerek yoktu. Ne demek gerek yok Hilal gece dışarıda ne yapacağız. Var işte sen ona yalvarmadan kendi isteğiyle yapsın. Dedi sol Hilal. Yani, sanırım sol, sadece sol taraftan ses geldiği için bu kanıya vardım. Umarım sol Hilal'dir. Senin hiç gururun yok mu kızım? Kimseye ihtiyacımız yok bizim.

Gece soğuktan, korkudan kaçmak için birinin çadırına sığındığında görürüm gururunuzu. Ayrıca gurur kimin işine yaramış ki?

Ben kime anlatıyorum, ne anlarsın ki sen? Kusura bakma sağ Hilal adını koyduğum ses ama sanırım sol Hilal haklı. Hem zaten neredeyse bitti. Bak ben diyorum işte. Hatta ilk başta gurur adlı artistliği yapmayıp 'ben hallederim' diye ortalıkta gezmeyecektiniz. Tamam sanada hak verdik diye başımıza çıktın. Susun artık. İkinizde!

Sonunda çadırı kurdu ve bende eşyalarımı yerleştirmeye başladım. Aris hepimize kahve doldurdu. "Bir şey soracağım ya, bu sandık işi nereden çıktı? Sandığı açınca kötü bir şey mi oluyor?" dedim. "Bende sandığın açılması veya düzenlenmesi pek hoş değil diye biliyorum." Aris'te benim gibi çok fazla bilmiyordu sanırım. "Evet, sandığın düzenlenmesi kötü ama daha da kötüsü o sandığın açılması. Öncelerden beri savaş olacağı zaman aile bireyleri veya da o ailenin önem verdiği kişiler, bir sandık oluşturur ve o sandığa herkes o kişi hakkında düşündüklerini yazarlarmış. Savaş bittiğinde ise eğer birisi ölmüşse onun yazdığı mektuplar açılırmış. Mesela ben sana bir mektup yazdım ardından savaş oldu ve öldüm, sen benim sana yazdığım mektubu okuyacaksın."

Abimin sonda yaptığı örnek ile ürkmüştüm. Kötü bir şeydi, hemde çok. Bunlar sadece bir söz olsa bile şuan kendimi çok kötü hissediyordum. Ve aynı zamanda bu sandık kurulduğuna göre yakın vakitte bir savaş olacak. Kimler savaşacak, ilk saldırıyı kim yapacak, biz ne yapacağız? Bütün bu sorular aklımı kemirmeye başlamıştı bile. "Anlattığıma pişman etme Hilal, sorun yok kafana takma bu kadar." dedi abim. "Yani en fazla bizde savaşın içinde oluruz ve zarar geleceğini sanmıyorum." Karen ile abim içimi rahatlatmaya çalışıyordu. Sanırım artık biraz daha iyiyim. Ne de olsa korkuyla yaşayamazsın.

"Her neyse, boşverelim. Buradaki denize giriliyor mu?" Aslında tam olarak denize girme zamanı değildi, soğuk olabilirdi. Ama denizin tadı soğukken daha iyi çıkar ya da soğuk sevdiğim için bana öyle geliyor. "Girilir fakat hava biraz soğuk değil mi?"

Sevginin Küle DönüşüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin