~Üç yıl sonra-845 yılı~
Yazar'dan:
Yüz yıl kadar uzun bir süredir yıkılmayan elli metre olan surlar, boyu altmış metre olan devasa bir dev yüzünden o gün yıkılmıştı.
Yıkılan kapının ardından devler Shiganshina'ya hücüm ediyor, korkan insanlar birbirlerini ezerek diğer bölgeye geçen gemilere doğru koşuşturuyordu. Kimileri taşların altında kalmış arkadaşlarını, ailelerini kurtarmaya çalışıyor kimileri ölümü bekliyordu.
Keşif birliği o gün sefere çıktığı için hiç kimse halka yardım edemiyordu. Askeri birlik korktukları için sadece kendi canlarını düşünüp kaçıyordu..
∙•∙⊰∙∘☽❇☾∘∙⊱∙•∙
Anabel'den:
'BURAYA GEL HANGE! SENİ BU SEFER ÖLDÜRECEĞİM' diye bağırarak Hange'yi kovalamaya başladım.
Üç yıldır Levi ile ilgili birşey olunca bana kaş göz yapıyor birşeyler ima ediyordu. Bu seferki yaptığı daha kötüydü.
Sefere çıktığımız için surların dışında olan karargaha gelmiştik. -Sıkı olarak ağaçlarla çevrili olduğundan devler buraya giremiyordu.-
Atlarımızı ahırlara koymak için sağ tarafa yönelmiştik. Hange'nin takımı da hemen arkamızdan geldiği için yanıma gelmişti.
Birlikte atları ahıra koyduktan sonra dışarı çıktık ve karargaha doğru yöneldik. O sırada Levi başka biriyle konuştuğu için atını bizimle birlikte koyamamıştı.
Biz karargaha doğru gelirken oda ahıra doğru geliyordu. Tam yan yana durduğumuz vakit Hange ayağı takılmışta düşüyormuş gibi yaparak beni Levi'ın üzerine itmişti.
İkimizde böyle birşey beklemeğimiz için Levi ile birlikte yere düşmüştüm. Hange özür dileyerek Levi'ın atının eyerinin ipini hızlıca tutarak ahıra yönelmişti.
Altta Levi üstte ben duruyordum. O kadar utanmıştım ki yüzümü göğsünden kaldırıp ne ona ne de etrafa bakabiliyordum. Levi'da bu durumu garipsemiş olacak ki herhangi bir tepki vermeden duruyordu.
Daha fazla böyle duramayacağımı anladığım için yüzüne bakmadan ayağa kalktım. Levi'dan özür dileyerek koşarak ahıra yöneldim.
Hange ona koşarak geldiğimi fark edince benden kaçmıştı ve kovalamaca böyle başlamıştı.
Hiç durmadan onu kovalamıştım ama o kadar hızlıydı ki kaçmayı hep başarmıştı. En sonunda Hange'yi kovalamaktan yorulmuş bu yüzden mutfağa doğru yönelmiştim.
İçeri girince Petra'nın çay yaptığını gördüm. Önceden Levi için çayları ben yapıyordum. Bir gün hasta olduğumdan Levi için çayı ben yapamamıştım. Ben yapamayınca Petra kendisinin yapabileceğini söyleyerek Levi için çay yapmıştı.
O günden beridir Levi -papatya çayı hariç- çayları Petra'ya yaptırıyordu. Onun çaylarını elbette daha fazla beğenmiş olabilirdi kesinlikle kıskanmıyordum.
İçeri girince bardak dolabının önünde durdum. Bu sırada Petra yan gözle bana bakıyordu. Onu aldırmadım. Dolabın içinden büyük boy bardak alıp çeşmeden su doldurmaya başladım. Petra hala bana bakıyordu. Sanki diyecek birşeyi var gibiydi.
'Bir sorun mu var Petra? Birşey diyecek gibisin.' dedim ve bardağım dolunca çeşmeyi kapattım. Sandalyelerden birine oturdum ve Petra'nın cevap vermesini beklerken yavaş yavaş suyumu yudumladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Savaşcı / AOT
Fanfiction-Erişim engellerine inat devam ediyoruz- "Bize bunu daha önce anlatmalıydın" "Özür dilerim b-ben ya-" "Hayatını, hayatımızı nasıl bir tehlikeye attığının farkında mısın?!""Bize güvenmedin" "H-hayır sa-sadece.." "SADECE NE" *** Aotxreader kitabıdır.