Kyungsoo duvar saatine baktı gülümseyerek, Jongin'in işten çıkma saati yaklaşıyordu. Mutfağa girip yemekleri son kez kontrol etti ve ateşi kıstı. Bugün özel bir gündü, yıl dönümleriydi. Günler öncesinden aldığı süsleri gizlediği köşesinden çıkarıp salona yerleştirmeye başladı. Bu süsler karanlıkta onlara loş, romantik bir ambiyans verecekti.
Jongin yıldızları çok severdi, bu yüzden yıldızlı küçük led ışıkları duvara astı. Masanın üstünü parlayana kadar sildi ve beyaz örtü üstüne yeşil çiçekli bir masa örtüsü çıkardı. Ardından el işlemesi ahşap şamdanları masaya koydu ve vazonun içerisine özel olarak seçtiği çiçekleri yerleştirdi. Bu çiçeklere günlerdir gözü gibi bakıyor, büyütüyordu. Birkaç tanesini dalından alıp suyun içerisine bıraktı. En güzel yemek takımlarını masaya yerleştirdi. Yatak odalarına gittiğinde kendine aldığı çiçekli işlemeli gömleği ve krem rengi pantolonunu giydi. Saçlarının arasına ufak boncuklar takmıştı, kısa saçlarında tutunabiliyordu. Uzun zaman sonra tıpkı ergenlik yıllarındaki gibi oldukça parlak bir göz makyajı yaparak gözlerini ortaya çıkarttı. Makyajını yaparken parmağındaki yüzüğe bakıp gülümsemişti. Bu yüzüğün Jongin'de de olduğu farkındalığı bazen aniden geliyor, onu mutlu ediyordu.
Tekrar içeri gittiğinde her şeyi kusursuz yapmak istiyordu. Tek istediği Jongin'i mutlu etmekti. Onun memnun olması Kyungsoo'nun gününü güzelleştirirdi.
Jongin'in gelmesine yakın hazırladığı yemekleri içeri götürdü, masayı güzel süslerle süsledi ve mumları yakmadan önce hemen Jongin'in karşısındaki sandalyesine oturdu. Ellerini masaya yasladı. Sanki o çoktan gelmiş ve karşısındaymış gibi sohbet etmeye, yemeğini yiyormuş gibi davranmaya başladı. Hangi haliyle daha güzel görünüyor merak ediyordu, her şey kusursuz olsun istiyordu.
Eli havadayken kapı şifresinin girilme sesi geldiğinde heyecanla kalktı yerinden, hızla mumları yaktı ve çakmağı bir kenara koyup kapıya ilerledi. Jongin elinde ceketi, düşmüş omuzlarıyla kapıdan içeri girmişti, bakışları yerdeydi ve Kyungsoo ile göz teması kurmamıştı.
"Hoş geldin!" dedi Kyungsoo heyecanla. Jongin sessizce başını salladı sadece ve yatak odasına ilerledi. Kyungsoo onun elinden hızlıca ceketini aldı asmak için ve omuzlarına elini yasladı.
"Üstünü değiştirmeden elini yıka ve içeri gel sadece."
Ardından ceketi alıp askılığa astığında içeri gitti heyecanla ve sandalyesine oturup Jongin'i beklemeye başladı. Gözleri etrafı deli gibi inceliyor, sürekli bir şeyleri düzletme isteği duyuyordu. O sırada çoktan on dakika geçmişti, mumlar erimeye başlasa da neyseki uzunlardı.
Jongin sonunda Kyungsoo'nun yanından terliklerini yere sürterek geçtiğinde Kyungsoo gözleri parlayarak baktı. "Hoş geld- ah, üstünü değiştirmişsin." dedi sessizce, Jongin üstüne rahat bir şeyler giyip gelmişti, gözleri oldukça dalgındı Kyungsoo'nun söylediğini duymamış olmalıydı.
"Senin en sevdiğin yemekleri yaptım. Nasıl görünüyorlar?" Jongin sandalyesini çekerek oturduğunda Kyungsoo adeta bir kuş gibi şakımıştı. Ellerini çenesinin altında birleştirerek cevabını bekliyordu.
"Evet.. evet." dedi Jongin, omuzlarını esnetip ellerini masaya koymadan önce. Kyungsoo gülümsemesini bozmasa da dudakları sahte bir kıvrılmayla duruyordu. "Ne için evet?" dedi.
Jongin o sırada çubukları eline almış ve bir şeyler atıştırmaya başlamıştı. Kyungsoo yutkundu ve suyundan içti, o sırada gözleri etrafı süzüyordu. Işıklar kapalıydı ama led lambalar ve mumlar yanıyordu. Masada bir sürü çiçek vardı. Her şey farklıydı. Jongin'in fark etmemiş olması imkansızdı.
"Beğendin mi? Senin için yaptım burayı." Jongin Kyungsoo'nun sesini duyduğunda yemeğini çiğnerken ona bakmıştı, Kyungsoo ellerini masada gezdirerek söylemişti. Jongin sessizce başını sallarken mırıldandı. "Evet.. lezzetli."