Elisa her hafta sonu olduğu gibi bu hafta sonunu da kütüphanede geçirmek için erkenden yola koyuldu. Kütüphaneye girdiği zaman her zaman ki oturduğu boğazın nefes kesen manzarasına karşı olan masaya değil de kimsenin artık yüzüne bile bakmadığı görevlilerin bile varlığını unuttuğu kitapların olduğu depo tarafına yöneldi çünkü içinden bir ses oraya gitmesini söylüyordu. Elisa her zaman içinde ki sesi dinleyen bir kızdı fakat bu onun için her zaman iyi sonuçlar doğurmuyordu çünkü iki yıl evvel yangın çıkmış metruk bir binada ki kedi yavrularını kurtarırken ellerini ve saçını yakmıştı. Merdivenlerden inerken aklına bu anısının gelmesi onu biraz ürkütmüştü çünkü karşısında karanlık bir koridor onu bekliyordu. Aklından şunu geçirdi: Ne olabilir ki bir sürü insan var hemen yukarıda bir çığlığımda yanıma gelirler derken bulduğu ilk kapıdan içeri girdi. Işıkları açıp rafları incelemeye başladı sol üst rafta ki mor bir kitap ilgisini çekti çünkü mor onun en sevdiği renkti. Kitabı eline alır almaz yüksek bir gök gürültüsü duydu korkuyla kitabı bırakıp oradan hemen ayrıldı. Kütüphaneden çıktığında hava kararmak üzereydi zamanın nasıl bu kadar hızlı geçtiğini anlamlandıramadan evin yolunu tuttu. Eve geldiği sıra ailesi yemek masasında akşam yemeği için onu bekliyordu içinden koca bir of çekerek masaya doğru yöneldi çünkü ailesi onun gibi değildi yoksa farklı olan omuydu. Elisa iki kardeşe sahip beş kişilik bir ailenin en büyük üyesiydi. Babası Ömer bey orta yaşlarda nüfus müdür olan sakin bir adamdı Elisa babasını çok severdi çünkü onu diğer kardeşlerinden ayrı tutar onunla ilgilenir kitap okul sohbet ederlerdi. Annesi Sevgi hanım ise ona karşı tam tersiydi soğuk ve mesafeliydi kendisi devlet hastanesinde kadın doğum polikinliğinde çalışan bir hemşireydi evde olduğu vakitlerde de küçük kardeşleriyle ilgileniyordu fakat Elisa kardeşleri doğmadan önce annesinin böyle olmadğını onu ne kadar sevdiğini sürekli onunla sarılıp uyuduğunu hatırlıyordu önce kardeşi Arda'nın doğumuyla sonra Ada'nın doğumuyla annesi ondan tamamen uzaklaşmıştı bunu bir kaç kez sohbet esnasında babasına dile getirse de babası ona öyle bir şeyin olmadığını annesinin çok yoğun olduğunu ve kardeşlerinin küçük olduğu için onlarla daha çok ilgilendiğini söylemişti ama Elisa bir kaç defa babasının annesine Naza bunu yapamazsın oda senin kızın dediğini duymuştu. Evet Naz Elisa'nın gerçek ismi oydu ama o kendini Elisa olarak tanıtıyordu herkese çünkü ona Elisa ismini veren çok sevdiği İlkokul öğtermeniydi cennetin kapısında bekleyen melek gibi hep iyilik ve doğru taraftaydı. Bunları düşünürken birden bi sesle irkildi. Bu saate kadar nerdeydin sürekli seninle uğraşmaktan bıktım artık diyen annesinin sesiydi kütüphanedeydim dedi sessizce sustu ve yemeğini yemeye başlamıştı çünkü annesi böyleydi ve artık o bunu kabullenmişti yine de annesini çok seviyordu. Odasına geçtiğinde aklı hala o kitapdaydı o kitap neydi neden o kitabı açtığında o büyük sesi duymuştu bir daha oraya gitmeliyimdi bilmiyordu bunları düşünürken uykuya dalmıştı ve rüyasında orman içinde koşarken bir ses duydu o kitabı al o kitap sana ait nefes nefese uyandı ama bunları düşünecek vakti yoktu çünkü okula geç kalmıştı hazırlanıp koşarak evden çıktı.Sınıfa girdiğinde oraya da ait olmadığının hissine kapılmıştı sahi neden Elisa kendini hiç bir yere ait hissetmiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELİSA'NIN DÜNYASI
Teen FictionHiçbir yere ait olmayan bir kızın ait olduğu yeri bulma macerası.