Yine erkenden okula geldim ve ders başlayana kadar biraz telefona baktım. Ders başlamadan tam 10 dakika önce yine sevgili sıra arkadaşım geldi. Ne olursa olsun, ne yaparsa yapsın gözümde hep çok güzeldi. Bana doğru yaklaşırken gözlerine baktığım için yanakları biraz kızardı ve gülümsedi. Gülmek ona çok yakışıyordu. Yanıma oturup çantasını bıraktı. "Günaydın" "günaydın" "nasılsın?" "Teşekkürler sen?" "Bende iyii" birkaç saniye toparlanıp montunu çıkardı "telefonunu dolaba bırak istersen ders başlayacak" "birlikte gidelim?" "Tamam" onu çok seviyordum. Bana böyle nazik davrandığı ve beni asla yanlız bırakmadığı için onun da beni çok sevdiğini zannediyordum.
O gün biyoloji hocası bize bir proje ödevi verdi ve herkes kendi sıra arkadaşı ile yaptığı için ben de semih ile takım olmuştum. Okul çıkışı birlikte benim evime geldik. Babam bizi bıraktı ve sonra işi olduğunu söyleyip gitti. Annem ve kardeşim de yok. Evde tek idik. Bir duş alıp üstümüzü değiştirdik. Semih'e rahat gecelikler vermiştim. Mutfaktan yiyecek birşeyler aldıktan sonra odama çıkıp projeyi yaparken sohbet etmeye başladık. "Ee, naber?" "Hiç, öyle. Hayat normalce akıp gidiyor, bir günün daha sonuna geldik işte." "Ay niye böylesin be. Hep böylesin gerçi. Senin sorunun ne, söyle ben de bileyim. Hem belki yardımcı olabilirim. Yoksa bile konuşmak seni rahatlatır biraz. Aşk acısı falan mı çekiyorsun sen?" Birşey diyemedim. Sadece kartonları kesmeye devam ettim. "Kim yüzünden oluyor peki bu?" Sorunun ne olduğunu anlamış, sessizce sordu. Benden yine cevap alamayınca bu sefer "peki yardımcı olabilir miyim?" "Aslında bana yardımcı olabilecek tek kişi sensin de işte.." "ee?" "Yapmazsın." "Ya hayır elimden geldiğince yardım etmeye çalışırım. Neden yapmayayım ki?" "Bilsen hiç böyle demezsin." "Ya söylesene iştee." "Of tamam, pekâlâ, sana güveniyorum ve anlayışlı biri olduğun için söyleyeceğim" derin bir nefes verip gözlerimi açtığımda gözlerinin parladığını gördüm. Heyecanla bekliyordu. Onun için üzüldüm. "Ben.." "sen?" "Ben senden hoşlanıyorum Semih." Gözündeki ışık sönmüştü. Kaşlarını çattı"ne? Ne diyorsun be sen?" Yine cevap gelmedi"şaka yapıyorsun değil mi?" "Keşke şaka olsa tamam mı. Ben de zaten çok hevesli değilim hemcinsime aşık olmaya." Onun bağırmasına karşın sakin ve bıkkın bir sesle konuşuyordum. O da benim kızmadığımı görünce cesareti arttı, korkusu azaldı ve gittikçe abarttı. Bir süre sonra ikimiz de ayaktaydık ve hala sakin kalmaya çalışıyordum. O ise yine bağırıyordu. Sakinleştirmeye çalışırken de iyice delirdi ve bana elini kaldırdı. Ben hemen bileklerini tuttum "DOKUNMA BANA" artık saldıramadığı için sinirini çıkaramıyor kafayı yiyordu. Kıpırdamaya çalışıyordu ve onu daha da tutamayınca arkasındaki yatağa düştük. "İN ÜSTÜMDEN!" "Semih artık biraz sakin olur musun!" İlk kez bağırmıştım. Buna önce sinirlendi ama sonra korkup sesini biraz düşürdü. Hiç hâli kalmamıştı. Onu tutmak ve kontrol etmek çok daha kolaylaşmıştı. Ama hâlâ sinirliydi ve ben de içini dökmesine izin verdim. Bir süre dediği hiçbir şeye karşılık vermedim ve o söylemeden önce dudaklarını izlediğimi farketmedim."SAPIK MISIN SEN!" Artık ben de bıkmıştım ve ona biraz daha yaklaşıp "beni seni tehdit etmeye mecbur bırakma lütfen." Deyip dudaklarını öptüm. Gözleri fal taşı gibi açıldı "YETER BU NE CÜRRET! AYRICA BENİ NE İLE TEHDİT EDEBİLİRSİN Kİ, SADECE KORKUTMAYA ÇALIŞIYORSUN." Hafifçe güldüm "o gün seni yakaladığım anı ne çabuk unuttun.."