Merhabalar, biz geldik! Beklediğinize değer bir bölüm olduğunu umuyorum. 😄 (Yazım yanlışları varsa affola) Keyifli okumalar diliyorum 😗
×××
Yiyişerek geçirilen bir hafta sonun verdiği enerji ve hevesle haftaya başlamak bambaşka oluyordu.
Jeongguk ile aynı ortamda bulunduğumda, özellikle de evinde kaldığımda aklımı çelmesi ve oynaşmaya başlamamız kaçınılmaz oluyordu. Tabi yaptığı çoğu şeyi hatırlayamayacak kadar sarhoş olup o kötü haliyle bana yaranmaya çalıştığı zaman hakkında hala en ufak bir fikri yoktu, ne düşüneceğini merak etsem de bunu şimdilik kendime saklı tutacaktım. Yavaş yavaş eski haline dönüyordu ve onun bu güzel enerjisini alıp aklını yine o geceye götürmek istemiyordum.
Onun yanında o kadar sevildiğimi hissediyordum ki o iki koca gün kendimi dünyadan ne kadar soyutladığımın farkında bile değildim ama bu çok güzeldi. Tatlılığı beni büyülüyordu ve her şey geçip gitmiş gibi kollarımın arasından olmasından çok mutluydum. Ama bol bol öpücük ve kucak seanslarımızın arasında gecenin bir körü bırakıp gittiğim Hoseok hyung'u hatırlamak da bu yüzden benim için ayrı bir başarıydı.
Bu sefer telefonu sessizde unutmuşum, gerçekten de çok akıllı davranıyorum.
Acele acele neler yaşandığını öğrenmek için aradığımda fazlasıyla ergence olabilecek ama beni çok memnun bırakan bir cevap almıştım.
Şerefsiz Yoongi'yi bir güzel dövdürmüştü.
Beni oradan onu barda dövmemem için çıkartmış olabilirdi ama bu gerçekleşmeyeceği anlamına gelmiyordu. O yüzden hiçbir pişmanlık hissetmiyordum ve hak ettiğini düşünüyordum. İnsan eski sevgilisine karşı bu kadar alçalmamalıydı ama Yoongi bunu başarmıştı, ne kadar karaktersiz olduğunu bir kez daha görmüştük.
Bunu Jeongguk'tan saklamayı düşünmemiştim ve o da pek sorgulayıp kafaya takmış gibi görünmüyordu. En az benim kadar rahattı, hatta umursamaz görünmeye çalışsa da sırıtmasını saklamada fazla başarılı olamamıştı. Belki Yoongi daha fazlasını hak ediyordu ama sürekli ona zaman harcayalım ve kafa yoralım istemiyordum.
Bir çöp parçası gibi sokağa atıldığında eminim ki aklı yerine gelir gibi olmuştur.
Pazartesi Jeongguk'tan ayrılmak benim için düşündüğümden daha zor olmuştu. Yedi yirmi dört birlikte olmaya o kadar alışmıştım ki gözlerini göremediğim zamanlarda tuhaf hissetmeye başlamıştım. Salı günü ise bu histen daha tuhaf bir şey yaşanmıştı.
Jeongguk dersimiz olmasına rağmen derslere gitmeye hiç niyeti olmadığını ve evde dinlenmek istediğini söylemişti.
Buna çok şaşırmıştım çünkü hasta olduğu günler dışında böyle bir isteğini dile getirmemişti. Aslında biraz halsiz olduğunu söylemişti ama buna ne kadar inanmalıydım bilemiyordum. Oysa dersimiz olduğu için mutlu ve sabırsızdım, bu yüzden gerçekten sorunun ne olduğunu anlamaya çalışmıştım fakat bana bilmediğim bir şey söylemiyordu.
Yine de sabah pek istekli olmasam da iyi bir şekilde giyinmeye çalışmıştım. Siyah, bol kumaş pantolonumu dar ve boğazlı bir kazakla tamamlamış, üzerine de uzun ceketimi giymiştim. Böyle bir kombini en son saçlarım koyuyken yapmıştım fakat aynada karamel saçlarım ile de fena olmadığını fark etmiştim.
Fakülteye gidene kadar belki Jeongguk fikrini değiştirir diye arada telefonuma bakınmış ve mesajlar atmıştım fakat kararından oldukça emin görünüyordu. Biraz abartıyor gibi görünebilirdim fakat nedense başka bir sebebi olduğunu hissediyor ve bu ortaya çıkana kadar üstüne gitmek istiyordum. O yüzden sabahki mesajlaşmamız derin bir iç çekmeme sebep oluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Shameless
Fanfic''Arsız, ha? Arsız olduğumu mu düşünüyorsunuz hocam?'' ''Bunun için başka bir ifade var mı? Öyleyse eğer beni aydınlatmanı çok isterim, ama...'' parmaklarıma dokunan eline karşılık vererek üstünkörü kavramış, dudaklarıma küstah bir gülümseme yerleş...