18-ŞÜPHELİ

10.4K 780 649
                                    

Piyade tüfekleri kitapta birtakım değişiklikler yaptım bilginize

-Levo ve Ako arasındaki yaş farkı 4 oldu.

-Levent, Akay ve arkadaşlarına eğitim verirken teğmen rütbesindeydi

Yeni biri isteyenler için de ufak bir duyuru;

-Ako'nun sevdiği gibi esmer bir karakter olacak

-Yine istenildiği üzere ilk o aşık olacak

-Mesleği belli değil, fikri olanlar yazsın(asker, öğretmen, doktor, mimar dışında. Bunlar çok sık çıkıyor farklı birşey olsun) {karar verildi ama fikri olan yazsın başka karakyer eklersem kullanırım}

-Önceden tanışıklık olsun mu olmasın mı? Buna da siz karar verin

-Adı konusunda da çok kararsızım siz birşey önerin {karar verildi ama yazın yine de}

Kıvanç diyenlerin dikkatine!

-Kıvanç hâlâ aynı değişiklik yok

Kararınızı hâlâ değiştirebilirsiniz

Diyor ve önceki bölümün özetine geçiyorum

╾━╤デ╦︻

"Önceki bölümde Akay ve Zafer, Şüheda için donör olma adımı atarak test yaptırmışlardı. Sonuçları beklerken Akay ard arda mesajlar aldığından dolayı sinirlenmiş ve ağzına geleni sayarak telefonu Kıvanç'ın suratına kapatmıştı. Ardından da Zafer ile saçma bir küfür kavgasına girmişlerdi. Zafer, Akay'ın babasının yaptığı bir şeyi yapınca Akay odadan çıkmıştı."

Hastanenin bahçesindeki banklardan birine oturmuş, başımı arkaya atmış bulutlu gökyüzünü izliyordum. Hava tam da en sevdiğim gibiydi. Sıcak değildi ancak tam soğuk da sayılmazdı. Hafif bir rüzgar esiyordu sadece. Güneş gözükmüyordu ancak varlığı belli ediyordu. Kısaca bu hava belirsizlikti. Belirsizliği seven birisi olduğum buradan da belli oluyordu.

İçim daralıyordu.

Herşey üst üste gelmişti. Berbat bir haldeydim. Ne hissetmem gerektiğini şaşırdığım nadir zamanlardan birindeydim. Bir şey hissetmemem gerekirken ben tam tersini yapmıştım. Yumuşuyordum.

Yıllardır içim kanaya kanaya ördüğüm duvarlarıma balyozla vuruyorlardı. Bu duvar tam da yüreğimin sınırındaydı. Her bir darbede yüreğim sızlıyordu.

Ben kesinlikle bu değildim. Toparlanmam, kendime gelmem gerekiyordu.

İlk iş, düşüncelerimi toplamalıyım. Yoksa bi bok yapacağım yok.

Hızlıca tekrar Şüheda'nın kaldığı odaya çıktım. Şüheda uyanmıştı. Zafer ise büyük koltuğa kıvrılıp yatıyordu.

"Günaydın. Nasıl hissediyorsun?" Diye sorarken çoktan baş ucuna gelmiştim.

"Niye hâlâ buradayız?" Diye sordu. Doğal olarak neden hâlâ hastane odasında olduğunu merak ediyordu. Peki ben kıza nasıl söyleyecektim kanser olduğunu?

"Şüheda," dedim ve dudaklarımı ıslatıp gözlerimi kaçırdım. Bunlar benim davranışlarım değildi. Gerçekten de değişiyordum. "Bir süre daha burada kalman gerek."

"Neden?"

"Bayılmanın sebeplerinden biri..." Amına koyim niye söyleyemiyorum?

"Akay açık açık söyle. Neyim var?"

"İkinci evreden ilik kanserisin." Dedim damdan düşer gibi. Kıza baktığımda dolmuş gözlerle kucağında birleştirdiği ellerini izliyordu. Tepki vermiyordu.

LAKAYITHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin