1.BÖLÜM

7 8 0
                                    


Etrafta küçük mırıldanmalar ve patırtılar vardı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Etrafta küçük mırıldanmalar ve patırtılar vardı. Birileri birşeyler soruyor ve cevap alıyordu. Bir kedi sesi vardı. Kafamdaki tek şey bunlar. Göz bebeklerim sınırları zorluyor bir sağa bir sola gidiyordu ancak heryer karanlıktı. Biraz sonra akıl edip göz kapaklarımı açabildim. Işık retinamı delip geçerken tekrar o karanlık dünyama dönmek için çırpındım. Birisi endişeyle seslendi.

"Şu perdeleri ört hemen!" Biraz sonra gözlerim ortama alıştığında başımda bekleyen bir oda dolusu insanla karşılaştım. Yüzlerinde endişe ve tereddüt vardı. Bir kadın önündeki küçük kızın sarı saçlarında ellerini gezdirip bana doğru itti. Kız verilen teşvikle ayak ucuma kadar gelip ellerini bacaklarıma koydu. Pat patlayıp geri koşarak kadının kollarına girdi.

"Naz beni duyuyor musun tatlım?" Gelen sesle irkilerek kafamı hemen yanıma çevirdim. Ses fazla yakından gelince korkmuştum. Diğerine göre daha yaşlı ama daha bakımlı bir kadın hemen baş ucumda duran bir koltukta oturuyordu. Saçları siyahtı ancak ön tarafları beyazlamış güzel bir model oluşmuştu. "Kızın üzerine gitme anne, biraz sindirmesine izin verelim." Kadının hemen yanında uzun bir adam vardı. Siyah beyaz saçlı kadının oğlu olduğunu anladığım bu adam kendince yakışıklı bir beyefendiydi.

Birşeyler demek istedim ancak sesimi bulamıyordum. Bulunduğumuz odanın kapısı açıldığında içeriye demir gözlüklü bir adam girdi. Kırklı yaşlarda kısa ve kalıplı bir adamdı. Saçları ensesinden toplanıp topuz yapılmıştı. Saçlarının aksine kıyafetleri resmi duruyordu. Elinde birkaç kağıtla masaya yöneldi. Biraz sonra gözlerime ışık tutuyordu.

"Naz hanım iyi olduğunuza emin olmak istiyorum benimle konuşabilir misiniz?"

Herkes benden birşeyler bekler gibi bakıyordu. Biraz daha zorlayarak sesimi buldum. "Haa." Ufak bir ses çıkarıp kısılan sesime sinirlenip bir daha denedim. "Çok zor." İki kelimeyi zor edebilmiştim. Doktor ve diğerleri sesimle beraber derin nefes almıştı. Yine kapının hemen yanında el ele tutuşmuş ağlayan genç bir çift vardı. Kadın ağlamasını belli etmemek için elini dudaklarına kapatmışken adam onu göğsüne saklamakta kararlı gibi duruyordu. Onlar da sesimi duyduklarında kafalarını bana çevirmişlerdi.

"Ben doktorunuz Ahmet Selçuk. Geçirdiğiniz bir kaza sonucu altı aydır komadaydınız. Hoşgeldiniz." Kocaman gülümseyerek birşeyler anlatmaya devam etti. Altı aydır koma? Kaza? Ne oluyor lan burda?

"Mümkünse elimi sıkabilir misiniz?" Avucumda hissettiğim elini olabildiğince kavrayıp sıktım. Yine memnun bir suratla bana bakıp serumu kontrol etti. "Biraz dinlenmeniz gerekiyor. Size verdiğim bu serumla daha iyi olacaksınız." Ses biraz sonra boğuklaşmaya başlamıştı. Son gördüğüm odadan çıkan insanlardı.

Uyandığımda başımda bir hemşire vardı. Seruma birşeyler yapıyordu ki beni görür görmez kocaman gülümsedi. "Naz hanım günaydın. Hemen ahmet beye haber veriyorum." Ortalık tekrar karardı.

*

"Naz hanım an itibariyle artık oral yoldan yemekle beslenecek. Şimdilik bizim önerdiğimiz menü dışına çıkmak kesinlikle yasak. Söylediğim şeylere dikkatle uyarsanız artık bana sadece kontrole gelecek demektir. İyi günler." Doktorun adım seslerine bakılırsa gitmişti. En son hemşireyi hatırlıyordum. Gözlerimi açtığımda karşıma siyah beyaz saçlı kadın vardı. Doktoru uğurladıktan sonra bana döndü.

"Naz canım benim bak doktorun iyi olduğunu söyledi." Bu kadını ölsem tanımıyordum be.

"Yatağı kaldırın lütfen." Kurduğum ilk cümleyle gülümseyip hızla bir tuşa bastı. Yeterli kadar kalktığımda vücudumu bir acı kavradı. "Çok acıyor." Yüzümü buruşturmamı izleyip karşımdaki kanepeye oturdu. "Bir süre fizik tedavi göreceksin canım. Altı aydır yatıyorsun vücudunu eskisi gibi yapmamız yakın." Kafamı salladım. Anlamış gibi kafamı salladım. Konuşacak halim olsa derdimi anlatacağım. Ama karşımdaki insanlar asla beni dinlemiyordu.

"Bak canım şimdi bu konuları konuşmak garip olabilir ama ben bu kazada Kadıoğlunun parmağı olduğunu düşünüyorum. Eğer birşeyler gördüysen veya hatırlıyorsan-" kapının hızla açılmasıyla sözü yarım kaldı. "Anne uyandı mı sonunda." Takım elbiseli uzun adam koşarak yanıma gelip omuzlarıma kapandı. Bu adam benim neyimdi? Derin bir nefesi ciğerlerine doldurup uzaklaştı. Belki de sevgilimdi?" Gözleri yoğundu. Ağlamak istiyor gibiydi. Annesine bakıp kendine toparladı.

"Bu anı ne kadar bekledik bilmiyorsun. Annen senin uyandığını duyunca uçak bileti aldı. İki saate burda olur. Aslında başından hiç ayrılmadı ama babam sultan hanımı ısrarla memlekete yolladı kafası dağılsın diye. Perişan oldu kadın."

"Tamam adem anladı annesi perişan oldu tamam." Kadın homurdanmaya başlayıp ayaklandı. "Biz gidelim de huri sana yemeğini yedirsin." Adem ne kadar gitmek istemese de siyah beyaz saçlı kadın bir bakışıyla onu önüne katmıştı. Bu kadın otoriter görünüyordu. Biraz sonra huri denilen yardımcı kadın elinde yemeğimle içeri girmişti. Yemek boğazımı başta ağrıtsa da bir süre sonra iyi geldiğini farkettim. Odada kimse yokken kendi kendime konuşmaya çalıştım.

"Aaa, anne, kaza, aa, eee" öksürüp sesimi yerine getirmeye zorladım. Kendimi savunmasız hissediyordum. Bir odada uyandım, birileri beni düşünüyor, kaza olmuş, koma falan bir sürü şey kafamda geziyor. Yatmaktan sıkılıp biraz daha uyudum.

Dışardan gelen seslerle uyandım. Hava kararmıştı. Odada tektim ama dışarda olduğuna emin olduğum uzun koridor adım sesleriyle yankılanıyordu. Odanın kapısı açıldığında içeriye yeşil gözlü bir kadın girdi. Siyah saçlarında yer yer beyazlar görünse de hala güzeldi. Yaşına göre baya güzeldi. Kafasındaki siyah yazma koşmaktan omuzlarına düşmüştü ama uçlarını elinde buruşturup ağzını kapatmıştı. Ağlamamak için çabalar gibi bakıyordu. Beni gören herkes böyleydi. Galiba beni gerçekten seviyorlardı.

"Uyanmışsın." Tek kelime eder etmez tuttuğu damlalar yanaklarına süzüldü. Ben öylece bakıyordum. Yanıma gelip ellerimi tuttu. Öpmeye başladı. Hiçbirşey hissetmediğiniz, tanışmadığınız birisi gelip size bunları yaptığında sizde böyle garip tepkiler verirdiniz. Bir süre ellerime kadar akan yaşlarıyla beraber ağlayıp kafasını kaldırdı.

"İyi misin neden konuşmuyorsun, sesine birşey mi oldu yoksa?" Endişeyle çırpındığında gözlerine endişe birikmişti.

"Hayır konuşabiliyorum." Derin bir nefes alıp sesimi duyduğu için ellerimi biraz daha sıktı. Biraz daha uğraşırsa ellerim kopacaktı. Neyseki art niyet hissetmiyordum. "Bana dargın mısın yoksa?" Yoo der gibi kafamı iki yana salladım. Kimse bana soru sormuyor diye düşünürken birisi çıkıp peşpeşe sorular sormaya başlamıştı. Biraz daha beni konuşturmaya çalıştığında artık kendimi ifade edebilecek kadar sesime sahiptim.

"Hanımefendi," sesimi duyduğunda bu defa kaşları çatıldı. Nedenini anlamamıştım. "Ben sizi tanımıyorum."

Tamam, kadın şoktan kalakaldı be abi.

Hafıza Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin