"Benim kızımın hafızası yerinde değil! Ne doktoru ne de bu evdekiler, hiçbiriniz farketmediniz mi?!" Annem olduğunu söyleyen bu yeşil gözlü kadın odadaki herkese bağırıyordu. Doktor çoktan gelmiş birşeyler yapıp annemden azar işitiyordu."Efendim bu bir riskti ama geçiçi olabileceğine inanıyoruz. Yine tetkiklerimizi yapacağız. Bunlar olası sonuçlardı size söylemiştik." Annem ayağındaki babete uzanıp doktora savurdu. Adem doktoru hızla geri çekmese davalık olacaktık.
"Altı ay önce söyledin doktor!" Doktora bağıran annem odağını diğerlerine çevirdiğinde Ahmet bey odadan çıkmıştı. "Hadi benim çiğdemim şirketle ilgileniyordu, sen kart karı tüm gün evdesin! Bu kızın bu halini hiç mi görmedin!" Annem siyah beyaz saçlı kadına davrandığında adem aralarına girip annesini annemden korudu.
"Sen benim kocamla memlekette tatil yap bende kumamın kızıyla yeterince ilgilenemedim diye laf yiyeyim! Sor kızına elimden geleni yapmadım mı?!" Bende aile bağları iyice karışınca beynime ağrılar girdi. Şimdi bu kadın kim oluyor tam olarak?
"Neriman hanım benimle yakından ilgilendi ancak ben konuşamadığımdan durumu anlayamadı." Kısık sesim ortalığı bir bıçak gibi kestiğinde annem çaktırmadan elindeki babeti serbest bırakıp eteğinin altına doğru çekti. Asla Neriman hanıma bakmıyordu. Aralarında onları tanımadığım halde süren bir gerginlik vardı.
"Ben tatil yapmıyordum." Bana kendini açıklamaya çalışmasını garip buldum. "Bu bende birşey çağrıştırmıyor üzgünüm." Neriman hanımın hafif kıkırtısı annemi sinirlendirmişti. Ama birşey demeyip bana doğru yürüdü. "Bu hafızan yerine gelene kadar yanından ayrılmayacağım kızım. Elimi tutup dolu gözlerle bana baktı. Gerçekten de birşeyler hatırlamıyordum ve bunun farkındayım. Bu insanlar yalan söylüyor değildi. Bir tiyatronun içinde değildim çünkü bu kadının yeşil gözleri ıslak çimler gibi esiyordu. Belki hatırlamıyorum ama biliyorum, bu kadın benim annem.
Kırılmasına daha fazla izin vermeyerek elimi tutan elini kavrayıp gülümsedim. "Belki bu hissi tarif edemiyorum ama sana güveniyorum."
*
Birkaç saat içerisinde odada huri ablayla yalnız kalmıştım. Onunla da tanışmıştık. Evimizin hizmetlisi olduğunu söylemişti. Annesinin eline doğduğumu da söylemişti tabi. Elindeki kaşık dolusu püreyi ağzıma uzatırken yeniden sordum. "Peki şu annemle Neriman hanım niye birbirlerini sevmiyorlar gibi hissediyorum?" Oflayarak kaşığı kaseye daldırdı. Tereddüt etmesini anlıyordum. "Ev sahiplerinin dedikodusunu mu yapacağım, hemde seninle?" Gülerek elimi savurdum. "Salla ya ne seni ne de onları tanıyorum. Söz unutucam anaa." Ağzıma bir fermuar çekip anlatmasını bekledim.
"Babanız Necip bey köyün muhtarı seçildiği gece taraflarıyla beraber bir kutlama organize etmişler," babamın hep gıyabında konuşuluyordu ama kendisi ortada yoktu. Mahçup bir bakış atıp devam etti. "Anlatırlarken duyduğuma göre, muhtarlığa aday olmaya karar verdikleri gün kazlıçayın önündeki taşlıkta içiyorlarmış. Kazanmanın şerefine de herşeyin başladığı yerde tekrar içme kararı almışlar."
Bir kaşık yemeği ağzıma tıkıp devam etti. "Necip bey yirmi yaşında delikanlıyken henüz babası onu Neriman hanımla evlendirmişti. E daha toy adam. Önüne bir kadın sunulunca reddetmeyip bir de ondan çocuk yapmıştı. Köy yerine garip gelmez böyle şeyler. İşte adem bey de o zaman doğmuş. Babanız muhtar olduğu gece Neriman hanım evde doğum yapıyormuş. Çifte mutluluk hanelerine güneş gibi doğmuş ama karanlık gece er yada geç ortalığı sarar." Huri heyecanla anlattı hikayeyi.
"Necip bey ve arkadaşları o gece çayın taşlığına serilmiş içerken anneniz Aysel hanım da ordaymış." Kaşlarımı çattım.
"Gece yarısı köy yerinde?" Bir anda yerinden sıçrayıp kafasını salladı. "Heh işte bende aynısını sormuştum. Meğerse babası Aysel hanımı dövermiş. O da evden kaçıp babası uyuyana kadar evlerine yakın olan çaya inermiş. Necip bey çaya baktım bir yansıma gördüm gökteki ay sandım benim ayselimmiş der hep. Oracıkta aşık olmuş."
"Evli ya hani bu adam?!" Sinirle çıkıştığım şey annemle babamın aşkıydı.
"Aşk işte gönül derman dinlemiyor ki." Hülyalı bir şekilde kaseye bakmaya başlayınca omzundan iteleyip devam etmesini istedim. "Koskoca muhtar takmış kafayı kadına. Allem etmiş kullem etmiş nikahı basmış anneniz Aysel hanıma. E tabi Neriman hanım perişan olmuş. Gencecik yaşta başına kuma gelmiş. Yine de sesini çıkarmayıp oğlunu büyütmüş. Necip beyin babası ölünce bütün varlık ona kalmış. Sonra o da sıfırdan bir iş kurmuş. Başta tutmamış ama pes etmeden devam etmiş. Şimdi dünyanın dört bir yanına lojistik hizmeti yanı sıra çay ticareti yapan bir adam oldu. Babamla Necip bey geçmişten arkadaşmış. Bizler de yıllardır bu evde sizinle yaşayıp yardımcı oluyoruz."
Gülümseyerek bitirdiği bu hikaye hiç de iç açıcı değildi. "Hiç kardeşim falan yok mu benim?" Gözlerine bir anda keder indi. "Necip bey ve Aysel hanım evlendikten dokuz ay sonra bir oğulları oldu. İsmini cihan koydular. Sapsarı saçları yemyeşil gözleri vardı. Annesi ve babasının kopyası." Bir abimin olduğu fikri karnımı gıdıkladı.
"Dağda bir terörist olayında şehit oldu Cihan." Hemen ardından gelen bu cümle kafama giren abi profilini oluşamadan silmişti. Ama kalbim kırılmıştı. Tanımdağım abimi özlemiştim. "Necip bey de oğlunu dağda bahçede kaybedince oralara küsüp İstanbul'a taşındı. Sonra çiğdem ablanız ve siz doğdunuz." Demek bir ablam vardı. Ama hiç gelmemişti bir haftadır.
"Sizi görmek çok istiyor ama işlerin başında Necip bey, adem bey ve çiğdem hanım duruyorlar. Şimdi ise ikisi Amerika'da bir iş için konaklamak durumunda kaldılar. Sizden sık sık haber alıyorlar."
Anlar gibi kafamı salladım. "Çiğdem hanım evli eşi Mert bey adı gibi merttir. O da bu evde yaşıyor ancak karısı gelene kadar seninle görüşmeyi ertelediğini düşünüyorum. Aşırı hanımcı birisi." Gülümseyip ikisinin mutlu bir evlilik içinde olması fikrini benimsedim.
"Ben ilk uyandığımda sarışın bir kız vardı ve annesi olduğunu düşündüğüm bir kadın?" O zamandan beri onları görmemiştim.
"O kadın Necip beyin ablası efendim. Kocasını ne yazıkki kaybetti. Eşi Muharrem bey küçük hiranın gözleri önünde öldürüldü. Bunu yaşadığında çocuk üç yaşındaydı ama o yaşından beri konuşamıyor. " Gözlerimi durumun dehşetiyle kabarttım. "Nasıl yani cinayet mi bahsettiğin?
"Bahsetmem doğru olur mu bilmiyorum ama.." gülümseyerek sorun olmadığı belirttim. "Lütfen devam et." Beni kafasıyla onayladı.
"Necip bey Aysel hanımla evlendi evlenmesine de buna karşı çıkan çok oldu. Heleki karşı köyden kadıoğulları meydanı ateşe verdi. Halanız mevkıbe hanım olayı dindirmek için meydana gidip hüseyin kadıoğlunun karşısına geçti. Birbirlerini sevmişler yapacak birşey yok dedi. Ama adam görgüsüz! Beni kadın kısmıyla muhattap edecek kadar mı görüyorsunuz diye sinirlendi. Yıllarca içinde tutup kinlenmiş. Yıllar sonra çiğdem hanımla mert beyin düğününde mevkıbe halanın kocasını vurdu. Yazık Muharrem bey o sırada salonun karşısındaki parkta hirayla oynuyormuş. Herşey gözlerinin önünde olmuş." Yüzümü buruşturup daha fazla devam etmemesini söyledim.
"Sizin de başınızı ağrıttım." Mahçup bir halde kalkıp tepsiyi eline aldı. "Teşekkür ederim huri. Beni çok aydınlattın bu iyiliğini unutmayacağım." Gülümseyerek bakıp çıktı. Tek başıma kaldığımda kafamın içinde Neriman hanımın sözleri yankılanıyordu.
"Ama ben bu kazada kadıoğlunun parmağı olduğunu düşünüyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hafıza
أدب المراهقين+18 Geçirdiği bir kaza sonrası altı ay komada kalan naz, ailesini yeniden tanıyor.