Ellerimi sertçe gövdesine vurarak onu kendimden uzaklaştırırken, "Sen ne saçmalıyorsun ya?" dedim, öfkeyle. "Bahsettiğin kişi benim annem! Sen benim anneme ne dediğinin farkında mısın?"
Geri çekildiğinde gülümsedi ve, "Annene bir şey söylediğim yok," dedi.
"Ailem hakkında konuşmayacaksın!" dedim, öfkeyle parmağımı ona sallayarak. "Hele annem hakkında asla!"
"Şşt," dedi, keyifle. "Sakinleş. Benim senin annene bir şey söylediğim yok. Neyse onu söylüyorum."
"Sana asla inanmıyorum," dedim.
Yeniden alayla gülümserken, "Senin bana inanıp inanmaman zerre umurumda değil," dedi. "Gerçekler bunlar. Annen platonik bir aşka düşmüş ve bu aşk ona kardeşini vermiş..." Duraksadı. "Pardon, kardeşimizi."
Keyifli ifadesine suratımı buruşturarak bakarken, "Gerçekten iğrenç bir adamsın!" dedim.
Yüzümü inceleyen gözleri sert bir ifadeye bürünürken hafifçe boğazını temizledi ve, "Bana inanmayacağını biliyordum," dedi. Sonraysa gardırobuna doğru ilerleyerek kapağını açtı, en üst rafa elini uzatarak bir şeyler aradı ve çok geçmeden bir zarf bir de küçük bir çerçeve çıkardı. Çerçeveyi doğrudan bana uzatırken, "Ben daha fazla konuşmak istemiyorum," dedi.
Çerçeveyi tereddütle elinden aldım ve çevirerek içindeki fotoğrafa baktım. Baktığım fotoğrafta annemi ve Cihan'ın babasını görünce kalbime bir şey oturduğunu hissettim. Fotoğraftaki kadın, dibindeki adama sarılıyordu. İkisi de öyle mutlu ve keyifli görünüyorlardı ki, kendilerini habersizce çeken bu kareyi fark etmedikleri çok belliydi.
Yutkundum ve bir süre daha fotoğrafa baktım. Annem, Cihan'ın babasına sarılıyordu. Daha önce babama böylesine sımsıkı sarıldığını görmemiştim hiç. Cihan, elimdeki fotoğrafı sindirdiğimi düşünmüş olmalıydı ki, elime başka bir çerçeve verdi. Buysa daha felaketti. O an, bunu görmektense ölmeyi dilemiştim. Fotoğrafta bir kadın vardı ve pek tabii bir erkek. Bir ev olduğunu tahmin ettiğim yerde, adam kadının beline sarılmış onu öpüyordu. İkisi dudak dudağa, sarmaş dolaş... Annem, Alparslan Tunalı'yla öpüşüyordu. Üst kat komşumuzla. Bunu sindiremedim.
Yanımdaki yatağa otururken, "Bu fotoğrafları ben çektim," dedi Cihan. Ona bakamadım. Gözlerimi önümdeki iki fotoğraftan ayıramıyordum. "Bir de video kaydı var elimde ama... Onu izlemezsin diye tahmin ediyorum. Annenin mahremiyeti sonuçta."
Bakışlarımı ona kaldırdım. Yüzündeki ifade, bu söylediklerinden epey keyif aldığını belirtircesine alaycıydı.
"Ne zaman çektin bunları?" diye sordum, donuk bir ifadeyle yeniden suratına bakarken.
"Çerçevenin arkasında yazıyor," dedi, kucağımda tuttuğum çerçeveleri işaret ederek. "On yıl önce."
Çerçevenin arkasına baktım. Sağ alt köşede fotoğrafın çekildiği anı belirten bir tarih vardı: 16 Ağustos, 2014.
"Tam on yıl önce bugün," dedim soğukça ve kafamı ona kaldırdım. "Bunu neden bugün gösteriyorsun bana? Amacın ne?"
Bana doğru bir adım atarken, "Öyle istedim," dedi. Kaşlarımı çattım. "On yıl önce bugün babamla bir anlaşma yaptık. Boktan bir anlaşma. Ona; onları gördüğümü, hatta bunu gidip senin babana söyleyeceğimi söyledim. O da benimle bir anlaşma yapmak istedi. Anlaşmamız on yıllık değildi tabii ama ben özellikle bugünü bekledim." Tepkime bakmak için gözlerini bir süre yüzümden ayırmadı. Sesli bir nefes verdi. "Babamla aramız bozuktu bizim. Sonradan da iyice bozuldu zaten..." Dudaklarını kıvırdı. "Bilmiyorum belki de annemi öldürdüğü içindir."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYNI BIÇAĞIN SIRTINDA (+18)
General FictionÇok istediği bölümü kazanmak için çok çalışmış ve sınav sonucunun açıklanmasını büyük bir sabırsızlıkla bekleyen genç bir kız. O çok beklediği sonucun açıklanacağı günün gecesi, sadece eğitim hayatını değil, tüm yaşamını etkileyecek olaydan bihaber...