Etraf kan içindeydi. Yerde yatan bi kadın yanında ise, yanında ise ufacık bir bebek. Kalpleri çıkarılmış ve yenilmiş öylece yatıyorlardı. Çığlıklara koşmuştum. Bir şey yapamayacağımı biliyordum ama yine de koşmuştum. Buna rağmen yetişemedim. Ne kadar süredir burdayım bilmiyordum. Avcılar gelmemişti haberleri bile olmamıştı. Cesetlerin dönüşmesine 6 saatten az kalmış olmalıydı. Kardiyak'lara dönüşmesine...
Kardiyak. Tıpta kalbin aniden durması demek. Bizim dünyamızda ise vahşice insanların kalbini durdurup onlarla beslenen canavarlar demek. İlk kez 7 yaşında duydum bu kelimeyi. Ben daha ufacık bir çocukken dünya, daha önce eşi benzeri duyulmamış bu korkunç vahşetle tanıştı. İnsanlığın koca bir çoğunluğunu yok etti, hâlâ da yok etmeye devam ediyor. Sebebi de çözümü de bilinmezlikler denizi ve kimse bu denizde yüzmeyi bilmiyor. 12 sene geçti üzerinden ve biz saklanmaktan, korunaklı evler yapmaktan ya da avcı birlikleri kurmaktan öteye gidemedik. Öyle ya pek işe yaramış gibi de durmuyordu çünkü tam önümde bir kadın ve bebeği ölü bir şekilde yatıyordu.
"Hisar!" başımı çevirmekle yetindim sadece. Gelen Hazar'dı. Benden sadece 7 dakika önce doğmuş olan ikizim. Çığlıkları duymuş olmalıydı. Geldiğimi görmemişti ama gideceğimi biliyordu. Hep bilirdi. "Aptal mısın sen? Onların burda olduğunu bile bile niye atlıyorsun her şeye? Niye tek başına alıp başını gidiyorsun?" kızmıştı. "Yetişemedim." diyebildim sadece, gözüm yerdeki ölü bedenlerin üzerindeydi. Hazar'da baktığım yöne çevirdi bakışlarını. Cesetleri görünce kaşları çatıldı. "Sen iyi misin, seni gördüler mi?" sesi tedirgindi. Hayır anlamında başımı iki yana salladım. "Senin bir suçun yok, içten içe kendini suçlamayı bırak." bunu da biliyordu. Bazen beni bu kadar iyi tanıması hoşuma gitmiyordu. "Kendine gel ve eve dön. Ben avcıları çağıracağım cesetler dönüşmeden halledilmeleri gerekiyor. Duvarların ardında haftalar sonra ilk vaka bu hiç iyiye işaret değil." son cümleyi mırıldanarak söylemişti. "Ben de seninle geleceğim" dedim. "Olmaz Hisar. Tehlikeli, hala yakında olabilirler. Dediğimi yap ve eve git." endişeleniyordu ama onu tek gönderemezdim. "Tehlikeliyse sana da tehlikeli. Tek başına gidemezsin. Ben de seninle geliyorum." dedim. "Tehlikeli, bana da tehlikeli ama bi kaç ay sonra zaten o avcılardan biri olacağım Hisar. Bırak da bu tehlikeyi tek başıma üstleneyim." çocukluğumuzdan beri hayaliydi avcı olmak. 19 yaşındaydık artık. Avcı olmak için eğitim veren birliğe kabul edilen yaşta. "Daha birliğe bile katılmadın. Avcı olmana da daha çok var. Seninle geleceğim dedim Hazar. Biraz daha uzatırsan avcı değil Kardiyak olacağız zaten." tam itiraz edecekti ki gelen sesle ikimizde kapıya döndük. İçeriye ellerinde silahlarla avcılar girmişti yanlarında ise Evan vardı. Evan, Hazar'ında benim de çok yakın arkadaşıydı. Çığlıkları duyduğumda o da yanımdaydı. Koşarken yanımda olmadığını fark etmemiştim bile. O sırada avcılara haber vermiş olmalıydı. Evan bizi görünce rahatlamış gibi sesli bir nefes verdi. Bir şey söylemek için ağzını açtığında onu bölen avcıların silahlarını üzerimize doğrultmasıydı. Aralarından uzun boylu olan yaklaşıp gözlerimizi kontrol etti. Kardiyak olup olmadığımızı. Şimdilik sadece bu yöntemle Kardiyaklar normal insanlardan ayırt edilebiliyordu. Kan kırmızı irisler Kardiyakların en belirgin özelliğiydi. Onlardan biri olmadığımızı anlayınca "İndirin silahları." diye emir verdi diğer avcılara. Avcılar silahlarını indirirken sarı saçlı bir kız bize doğru yaklaşırken "Kardiyak olmadıkları sence de çok belli değil mi? Şimdiye çoktan uzaklaşmışlardır. Onların bu kadar hızlı hareket ettiklerini bile bile bu kadar insanı buraya yığmaya gerek var mıydı?" diye sordu uzun boylu avcıya. "Vardı Sara, gerek vardı. Onlar bu kadar içeriye sızıp birilerini hala öldürebiliyorsa her türlü tedbire gerek var demek oluyor. Artık hiç bir şeyi riske atamam, atamayız." adının Sara olduğunu öğrendiğim kız haklı olduğunu düşünerek cevap vermedi bu yanıta. Bize dönerek "Karşılaştınız mı onlarla? Ne kadar kaldı dönüşmelerine?" diye sordu. cesetlerden bahsediyorlardı. "Geldiğimde çoktan uzaklaşmışlardı, yetişemedim. Dönüşmelerine 5-6 Saatten az kalmış olmalı." diyebildim. "Tamam siz artık eve dönün. Gerisini biz halledeceğiz." diyip cesetlere yöneldiler. Kalmak, onlardan nasıl kurtulduklarını görmek istiyordum. Hazar'la gözgöze geldik. Benimle aynı şeyi düşünüyordu. Fakat bu bakışma Evan'ın ikimizi de dışarıya doğru sürüklemesiyle kesildi. "Delirdiniz mi siz? İkinizin aklından ne geçiyor bilmiyor muyum ben? Eve dönüyoruz hemde hemen!" bi yandan bizi çekiştirip bi yandan söyleniyordu. "Evan bırak ne yapacaklarını görmem gerek." dedi Hazar kolunu kurtarmaya çalışırken. "Hayır dedim. Sizin sürekli başınızı belaya sokmanızdan, kıçınızı kurtarmaktan bıktım. Biriniz her duyduğu çığlığa koşar biriniz avcı olacağım diye tutturup her olaya atlar. Nerden buldum sizin gibi iki yarım akıllıyı bilmiyorum ki. Hadi Hazar manyak onu öyle kabul ettik. Peki ya sen Hisar? Sesleri duyar duymaz koşup gittin. Senin peşinden mi gideyim avcılara mı haber vereyim bilemedim zaten. Şansımıza yakındalarmış da onları seslerin olduğu yöne götürdüm." kızgındı ve haklı. Gittiğimde Kardiyaklar hala orada olabilirdi. Aslında tam da onun için gitmiştim. Onları görmek için çünkü merakıma engel olamıyordum. Onlardan biriyle hiç karşılaşmamıştım ama haklarında çok fazla şey duymuştum. Gerçekte de görmek istemiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARDİYAK
FantasyKardiyak. Tıpta kalbin aniden durması demek. Bizim dünyamızda ise vahşice insanların kalbini durdurup onlarla beslenen canavarlar demek. İlk kez 7 yaşında duydum bu kelimeyi. Ben daha ufacık bir çocukken dünya, daha önce eşi benzeri duyulmamış bu ko...