14.Bölüm

764 38 11
                                    

Yüzüme vuran rüzgarla birlikte gözlerimi kapattım. Arkama yaslandım ve radyoya kulak vermeye çalıştım.

Gecesi gündüzü ne diye başa dönüyor
Yine mi yoksun hala, saat 03.00'e geliyor
Sözünü tutmadın ki bu ara
Gelebilir miyim şu an yanına?

Yanımdaki adam direksiyonu sıkı sıkı tutarken, gözlerimi ekrana çevirdim ve saate baktım, 02.59. Gülümsedim.

Saat gerçekten de 03.00'e geliyordu.

Yiğit'in beni sırtlayarak götürmesinin üzerinden 5 saat geçmişti. Apar topar otele gelmiştik ve eşyalarımı toplayıp evden çıkmıştık.

Ben İzmir'e arabayla gelmeme rağmen yine de beni kendi arabasıyla İstanbul'a getirmişti. Getirmişti çünkü biraz önce girmiştik şehre.

Arabamı da birine aldırtacaktı. Öyle demişti. Kafamı ondan tarafa çevirdim ve onu izlemeye başladım.

Kalbimi o kadar kırmıştı ki, anlatamazdım. Ama yüzü çok güzeldi. Deli gibi izleme isteği uyandıracak kadar güzeldi. O yeşil gözleri, dümdüz burnu, hafif dolgun dudakları, keskin çene hatları... Gerçekten çok güzeldi. Onu izleme dürtümün önüne geçemiyordum.

Dikkatli bakışları yoldaydı. O da uykusuzdu, yorgundu ama arabada ben varım diye yavaş sürüyordu.

Bazen o kadar düşünceli bir insan oluyordu ki, tamam diyordum. Ama dilinin kemiği yoktu. Ben o gün bana o sözleri söylemesinin sebebini biliyordum. Onunki öfkeli bir kalkıştı ama zararı büyüktü. Kalbimi o kadar kırmıştı ki, bu onun yüzüne bakmak istemememe neden oluyordu. Çünkü o gözlere bakınca affedesim geliyordu.

Belki güzel bir başlangıç yapmamıştık ama sonunu güzel getirebilirdik. Eğer Yiğit öfkelenip beni kırmasaydı.

"Neden öyle bakıyorsun?" Sesini duyunca irkildim. Yüzüne o kadar dalmıştım ki soyutlanmıştım.

"Hiç!" Dedim kısık bir sesle.

"Kızgınlığın gözlerinden okunuyor! Yüzüme bakıp sövüyorsun, değil mi?" Dediğinde kendimi tutamayarak kıkırdadım.

"Belki de!" Dediğimde kafasını olumsuz anlamda salladı.

"Yüzüme söv diyeceğim ama söversen de altından kalkamam. En iyisi içinden sövmeye devam et." Dedi huysuz bir sesle. Yiğit bazen, küçük bir çocuk gibiydi.

"Yüzüne söylerdim de insafa geldim!" Dedim, içimden asla sövmememe rağmen.

"Bu saatten sonra ne söylesen müstehak bana. O yüzden sessizim!" Dedi sakin bir şekilde.

"Sürünmeye razısın yani?" Dedim eğlenen bir sesle.

"Süründüren sen olduktan sonra her şeyinle razıyım!" Ani itirafı karşısında şaşkın bir şekilde suratına bakmaya devam ettim.

"Şöyle şeyleri aniden söyleme!" Diye kızdım.

"Heyecanlanıyor musun?" Dedi bu defa da o eğlenen bir sesle.

"Yok. Kafanı patlatmak istiyorum." Dedim homurdanarak.

"Patlat tabii. Yolundan kafamı mı esirgeyeceğim?" Kalbim artık hızlanmayı bırakmış, koşmaya başlamıştı. Bu adam şaka mıydı yahu? Dur durak bilmiyor muydu?

"Yiğit!" Diye uyaran bir sesle konuştum.

"Efendim?" Dedi o da keyifli bir şekilde.

"Bilerek mi yapıyorsun?" Dediğimde kaşlarını çattı.

"Neyi, Bade?" Dedi bilmemezliğe vurarak.

"Hiçbir şeyi Yiğit!" Dedim ve önüme döndüm. Bugün resmen hayatımda duymadığım bir itiraf bombardımanına maruz kalmıştım.

TRANSFER 6 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin