Üç gün tüm çocuklara normalden daha hızlı geçti gibi gelmişti.Bu üç gün Sukuna hiç başlarında durmamıştı. Güneş doğarken yanlarından ayrılmış, battıktan sonra geri gelmişti. Aslında, geri gelen her zaman Yuji oluyordu. Sukuna üç gün önce yaptığını tekrarlamaya devam etmişti. Şehire iniyor, bir eve giriyor, herkesi paramparça ediyor ve tam o an vücudunun kontrolünü Yuji'ye geri veriyordu. Üstü kan içinde ve ağzından insanların organ parçaları akarken eve geri dönmek her zaman Yuji'ye kalıyordu.
En azından Yuji dönmeden önce ağlamasının izlerini gözlerini siliyordu ama o çocuğu bu kadar iyi tanıyan Megumi elbette bu durumu anlıyordu. Tekrar kavga etmek istemediklerinden görmezden geliyordu sadece.
Neyse ki Sukuna yemek yemelerine izin vermişti. Bu yüzden çocuklar kahvaltılarını ormandan topladıklarını meyvelerle yapıyor, akşam yemeklerini de Suguru'nun oluşturduğu tavşanlarla yapıyorlardı.
Evet, hepsinin gücü gelişiyordu. Suguru böcekleri oluşturup kontrol edebiliyordu. Ondan sonra tavşanlara geçmişti ama onları henüz kontrol edebilmeye başlamamıştı. Bu yüzden tavşanları arkadaşlarının yanında oluşturuyordu ve o tavşanları avlamayı da bir oyun haline getiriyorlardı.
Satoru henüz sonsuzluğu kullanarak bir ağacı devirememişti ama ağacın kurumuş kabuğundan bir parçayı koparmayı başarabilmişti. Aynı şekilde Choso da henüz Satoru'nun altı gözünün göremediği bir kan ipliği yapamamıştı ama diğer arkadaşlarının normal gözlerinin göremediği iplikleri oluşturabiliyordu.
Naruto meditasyon işini iyice kapmıştı artık. Cidden sinirlerine hakim olabilmeye başladığında daha neşeli birisi olmaya başlamıştı. Ama nedense Sasuke'nin üstüne daha çok düşmeye başlamıştı. Siyah saçlı çocuğun ilgisi başka birisine yöneldiği an o ilgiyi üstüne çekmek ve elinde tutabilmek için her şeyi yapabilecek hale gelmişti. İçinde atılmayı bekleyen siniri de kıskançlık ile atmaya çalışıyordu.
Megumi ise Sukuna'nın ondan istediği yeteneğe ulaşmış sayılırdı. Bazen kendi gölgesi ile rastgele bir arkadaşının gölgesini birleştiriyor ve o gün yaptıkları her şeyi bir yandan görebiliyordu.
O gün ise ilk kez Yuji ile gölgelerini birleştirmişti. Vücudunun kontrolü Sukuna'daydı ama kadim lanet henüz bir katliam yapmamıştı. Ormanda bir nehir kenarında ayaklarını suya sokmuştu. Yaptığı tek kötü şey ara sıra gözüne takılan balıkları tek bir bakışı ile ortadan ikiye ayırmaktı. Onun dışında çok normal gözüküyordu. Elleri kucağındaydı ve Megumi, gölgesinden sadece geniş sırtı görebildiği için ne yaptığını bilmiyordu.
"Güzel olmuş mu, Megumi?" Sukuna'nın aynı ensesindeymiş gibi gelen sesi ile Megumi sertçe arkasına döndü ama kimseyi göremedi. Onu çekiştiren gölge bağını hissettiğinde ise tüm odağını Sukuna'nın gölgesine verdi. Arkasındaki gölgenin de görmesini istercesine kollarını havaya kaldırmıştı.
Sukuna öldürdüğü balıkların kılçıklarını birbirine dolayarak bir daire yapmıştı. Megumi'yi asıl şaşırtan bu değildi. Daha önce de gölgelerinden takip ettiği arkadaşları olmuştu ama hiç biri bunu fark etmemişti.
"Son bir adım kaldı. Buna bir nevi ışınlanma da diyebilirsin. Gölgenin içine gir ve benim gölgemden dışarı çık. Hadi Megumi, bekliyorum."
Megumi titreyen ellerini yumruk yaptı. Tüm odağını arttırdı. Ellerini farkında olmadan avuçları gökyüzüne bakacak şekilde açıldı ve elli metre yakınındaki her maddenin gölgesini hissedecek ve onların gözünden dünyayı görecek kadar zihnini hassaslaştırdı.
Sonra diğer tüm maddelerin gölgelerini ve varlıklarını zihninin arka planına attı. Yine de onları hissetmeyi bırakmadı. Güneşe arkasını döndü ve birincil odağını kendi gölgesine verdi. Sukuna'nın gölgesini de aynı şekilde hissedebileceği ana kadar bekledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Prophecy /İtaFushi-SukuFushi
FanfictionTarihin tozlanmış sayfalarında uzun uğraşlar sonucu bulunabilecek, kelimenin tam anlamı ile tarihe karışmış ama zamanında tarihe yön vermiş bir kişilik vardı. Ryoumen Sukuna. Lanetlerin Kralı mühürlendikten sonra Japonya'nın lanetler devri bitmiş, J...