8. Bölüm

169 16 13
                                    

Minik Toygar, arkadaşları ve erkek kardeşi Ayhan tarafından zorla evin önünde futbol oynattırılıyordu.

Güzel güzel oynarken onların taraf olan kalede Ayhanı göremedi Toygar.

Etrafına bakındı, minik bir kaldırımda oturmuş başını kendi dizine yaslanmış bir şekilde yeri izliyordu Ayhan.

Ayhana seslendi olduğu yerden. "Ayhan! Gelsene, kale boşta kaldı." Umursamadan omuzlarını kaldırıp indirdi Ayhan. "Bana ne?" Ofladı herkes. Ardından karşı takımdaki Hüseyin seslendi Ayhana.

"Yine seni kaleye aldılar diye mi oynamıyorsun? Mızıkçı. İşine gelirse gel oyna, işine gelmezse çık git. Oynamayı da bilmiyorsun zaten." dedi sinirle. Başını kaldırıp ters ters Hüseyine baktı Ayhan.

"Senden daha iyi futbol oynuyorum Hüseyin abi ben!" diyerek bağırdı cevap olarak. Toygar ise işi uzatmayı hiç sevmediği için kaleye kendisi geçti.

"Tamam Ayhan, ben geçerim kaleye gel haydi." dedi. Ayhan ise Hüseyinin dediği gibi işine gelince oyuna girip, işine gelmeyince çıkmak gibi olmasın diye Hüseyine meydan okudu.

"Hüseyin abi! Eğer kim kazanırsa, kaybeden takım kazanan takıma dondurma alacak." Gülümsedi Hüseyin, başıyla onayladı bu meydan okumayı.

Ve maç başladı. Kırmızı ve mavi takım olarak adlandırmışlardı takımlarını. Hüseyinin takımı mavi, Ayhanın takımı ise kırmızı.

Mavi takım: 4
Kırmızı takım: 6

Kırmızı takımın 3 gölünü Ayhan atmıştı şimdilik.
Ayhan'ın hep hayali futbolcu olmaktı, genç iyi ve başarılı bir futbolcu olmak.

Her zaman çok iyi oynardı. Lakin rakipleri bunu asla kabul etmezdi. Biraz daha oynadıktan sonra maç biter.

Mavi takım: 7
Kırmızı takım: 11

Kırmızı takım sevinçle gülüşüp konuşurken, bazı çocuklar evlerine gotmişti bile. Ayhan hemen Hüseyin'in dibinde bitti. "Hüseyin abi." dedi sırıtarak. Dondurmalardan bahsettiğini anlamıştı Hüseyin. "Tamam alırız oğlum, acelen ne?"

Bunu duyan Toygar ise hemen Ayhana seslenip yanına çağırdı. "Ayhan hayır, bir şey istemek yok o senin abin, büyüğün." Omuzları çöktü Ayhan'ın. Abisine baktı.

"Buda mı ayıp yaa!" diye isyan ederek eve doğru ilerledi. Toygar da arkasına dönüp herkese veda ettikten sonra kardeşinin peşine takıldı, ama ona seslenen bir adamı duyunca durdu ve arkasına dönüp baktı. Minik bir kız çocuğu ve kızın elinden tutan Fırat amcası.

Fıratı tanırdı lakin çocuklarının olmadığınıda bilirdi öyleyse bu kız kimdi diye düşündü. "Efendim amca?" dedi karşısındaki Fırata merakla bakarak. Gülümsedi Fırat. "Nasılsın bakalım?" dedi Toygarın saçlarını karıştırarak.

Toygar genelde bu yapılınca gülerdi, fakat bu sefer bakışları karşısındaki kızın yeşil ve hafif kahve gözlerindeydi. "Bu kızın mı amca?" dedi birden. Gülümsedi Fırat, başını yanındaki minik kıza çevirdi. "O beni nasıl biliyorsa oyum."

Anlamadı Toygar, kaşlarını çattı ve kıza sordu bu sefer. "Kızımısın?" Kızdan yanıt gelmeyince başka bir şey sordu. "Adın ne?" Yine cevap gelmeyince kıza bir adın yaklaştı, minik kız ise bir adın geri attı.

Toygar başını kaldırıp Fırat amcasına döndü. "Dili yok mu?" dedi şaşkın bir şekilde. Gülümsedi Fırat. "Asena çok konuşmaz, zamanla seni tanırsa konuşabilir." Toygar bakışlarını Fırattan çekip minik kıza döndü. "Demek Türksün." Kızın gözlerine baktı derin derin. "Asena, dişi kurt..."

AY YILDIZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin