1.Bölüm

9 1 1
                                    

Annemle beraber çarşıya gitmek için evden çıkmıştık.Ve çarşıya doğru yol almaya başladık,ama Annem son anda durdu ve dedi ki kızım bekle beni ben ocağın altını kapatmayı unuttum heralde gidip kontrol edip geleyi sende yavaş yavaş git ben sana yetişirim. dedi ve gitti bende dediğini yaptım gittim.sonra zaten annem bana yetişmişti bizde yürüdük sonra mağazaya girdik annemle beraber kıyafet bakacaktık bayram için yaklaşan Kurban Bayramı için biz erkenden alışveriş yapma kararı almıştık annem bir yandan elbiselere göz gezdiriyor biryandan da bana beğendirmeye çalışıyordu ama ben hiç mutlu değildim ve zaten elbiselerde değildi ki  aklım bayramdan sonra izmirden taşınacak olmamız izmir benim bi dünyam gibiydi ve bende bi ay sonra belki de daha kısa sürede gideriz bilmiyordum izmir benim dünyamdı ve ben dünyamı bırakıp başka bir gezegene gidecektim dünya benim atmosferimdi ve ben dünyadan başka bir gezegende neefes alamazdım benim için çok zor olurdu.Annemde habire bana kızım bu elbise sana çok yakışır fındığım diyordu ama ben anneme yakarıp onu üzmek istemiyordum bundan dolayı yüzüme hafif bir tebessüm kondurdum ve annemi kırmamak için seçtiği bir elbiseyi alıp giyinme kabinine doğru yol almaya başladım.elbiseyi giyinip geldiğimde annem hayranlıkla bana bakıyordu ve hayran dolu bi sesle kızım bune güzellik dediğini duydum annemm sen niye hiç mutlu değilsin dedi bak bayrama az kaldı şimdi elbise seçiyorsun birkaç hafta içinde İstanbula taşınıyoruz dedi bende anneme dedim ama anne ben burayı çok seviyorum bu şehir benim hayatım ben hayatımı bırakıp gidemem anne..                                                                                           sen söyle anne insan canını bırakıp gider mi?                                                                                                            hayır fındığım insan canını bırakmaz ama sen canını bırakmıyorsun ki çiçeğim.                                     biz belki İstanbula taşınacağız ama sen istediğin zamanlar istersen gelirsin buraya iremle kalırsın kısa süreliğine hasret gidermek için.tamam annem teşşekür ederim.

eee kızım elbisen nasıl bişey demedin. haa o vardı demi annem, evet çiçeğim o vardı nasıl beğendin mii alıyormuyuz? anne güzel sen beğendiysen alırız. çiçeğim o elbiseyi sen giyeceksin ben beğensem ne olur ki ? annem öyle deme ama senin sözün benim için hazinedir annecimm peki o halde fındığım öyle söylüyorsa bende alalım diyorum çünkü benim fındığıma çok yakıştı bu elbise . eee anne bahsetsene biraz İstanbuldan.. peki kızım bahsederim de önce elbiseni alıp başka elbiselere bakınalım ondan sonra bi kafeye gidip orda konuşalım sana anlatıcağım.tamam annecim.elbiseleri alıp bir yere gittik annem bana anlattı.annemin anlattıklarından çok etkilenmiştim özellikle Leandros ve Hero'nun Aşkı:hikaye şöyle

 Çok eski zamanlarda, Üsküdar sırtlarında, aşk ve güzellik tanrıçası Afrodit adına yapılmış büyük bir tapınak vardı. İşte, efsaneye konu olan, güzelliği dillere destan Hero, genç kızların rahibelik yaptığı bu tapınakta, kumrulara bakmakla görevliydi. Her sene, ilkbaharda tabiatı süsleyen, güzelleştiren tanrıça adına bir bayram yapılırdı. Bu ilkbahar şenliğine çevre şehirlerden, kasabalardan akın akın insanlar gelir, bayram süresince yenilir, içilir, eğlenirlerdi.

Boğaz'ın öteki yakasında oturan Leandros adlı yakışıklı delikanlı da hayatında ilk kez bu bayrama katılmak üzere tapınağa geldi. Afrodit onun yakarışlarını duymuş olmalı ki karşısına güzeller güzeli Hero'yu çıkardı. İki genç birbirlerini görür görmez âşık olmuşlardı. Ama aralarında aşılması güç bir engel vardı. Bu engel İstanbul Boğazı'ydı... Leandros yaşadığı şehre dönmeden önce sevgilisine, aralarındaki denizin aşklarına engel olamayacağını söyledi. Eğer Hero, denizin durgun olduğu gecelerde kulede bir ışık yakarsa, Leandros yüzerek onun yanına gelebilirdi. Gerçekten de yaz boyunca iki sevgili denizin durgun olduğu her gece buluştular. Fakat yaz bitti, kış yaklaştı. Ilık esintiler yerini şiddetli rüzgârlara bıraktı. Denizin çırpıntıları birbirini izleyen iri dalgalara dönüştü.

Bir sabah Hero, Leandros'u uğurlarken artık iki kıyı arasında yüzmenin tehlikeli olacağını söyleyerek sevgilisine bir süre gelmemesi için yalvardı. Leandros istemese de ona verdiği sözü tuttu. Ama Hero'ya olan özlemi gün geçtikçe büyüyordu. Kederini, acılarını azaltmak için her akşam oturup karşı kıyıyı seyrediyordu. Yine böyle bir akşam kulede yanan ışığı gördü. Sevgilisinin çağırdığını düşünerek kendini hırçın dalgaların içine bırakıverdi. Oysa ışığı yakan Hero değil, iki sevgilinin gizli gizli buluştuğunu fark eden tapınak yöneticilerinden biriydi. Hero'ya kavuşacak olmanın heyecanı içindeki zavallı Leandros, bir yandan azgın dalgalarla boğuşuyor, bir yandan ışığı yitirmemeye çalışıyordu. Tam Üsküdar kıyılarına yaklaşmışken ışık birden söndü. Denizin ortasında acımasız bir karanlığa gömüldü Leandros. Önce rüzgârdan söndüğünü sandığı ışığın yeniden yanmasını bekledi, fakat ışık bir daha yanmadı ve Leandros dev dalgaların arasında kayboldu. 

hikaye böyleydi ve bu hikaye beni derinden etkilemişti bu efsanevi yeri görmek için İstanbulu görmek güzel olurdu ama o iki aşığın kavuşamaması na üzülmüştüm ve anneme İstanbula ne zaman gidiyoruz diye sordum.Annemde senin okulunu ve taşımacıyı ayarlayınca herşey tamam geriye eşyalar kalıyor taşımacı gelince herşey tamam olacak bizde zaten Babanın arabasıyla gideceğiz sende arkadaşlarınla son günleri güzel geçirmene bak bu bayram belki arkadaşlarınla burda geçirdiğin son bayram olabilir.

                                           





Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 26 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Sükut-u HayalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin