15. Bölüm "Karım"

154 29 11
                                    

Erkekler bir damla gözyaşıyla neler elde edebileceğini bilselerdi, daha çok sevilirlerdi, biz de bu kadar batırmazdık onları.

~Alexandre Dumans Fıls'ın Kamelyalı Kadın romanından~

Şu sıralar Kamelyalı Kadın'a takmış durumdayım. Erkek baş karaktere bir sinir olmuşum bir sinir olmuşum. Ya resmen kadının köpeği oldu. Sev abi sevde bu ne ya! Aşk denilen şey buysa kapıyı dokuz yerinden de kilitliyorum arkadaş.

Sınır; 15 oy, 10 yorum.

💗

Birge'den...

İçimde ki vaveylalar dilimin ucunda birikiyor ama dışarı çıkmaya korkuyordu. Onlar hep korkmuştu gerçi. Bende öyle.

Müstahaktı bunlar bana. Ona baş eğen, korkan bendim. Hırlayarak üzerime doğru gelen sırtlanı görünce dilimin ucunu ısırdım. Benden istediği buydu zaten, ona istediğini vermeyecektim. Korkmamı ve ondan yardım dilenmemi istiyordu. Ona mecbur olduğumu, onsuz nefes dahi alamayacağımı göstermek istiyordu bana. Eski Birge böyle yapardı, ondan korkar ve dediğini yapardı.

Gözyaşlarımı içimde tutmak o kadar zor geliyordu ki gözümü kırpsam sanki akacaklardı. Neyse ki bilmediğim işkenceler değildi, sırtlanlara aşinaydım. İki gecedir beni aç susuz burada sırtlanlarla aynı odaya kilitlemişti. Şu karşımda ki hayvanlardan ne farkım vardı ki? Onların da boynunda bir zincir vardı, benimde. Açlardı, açtım. En çok da bu dokunuyordu işte bana. Bir hayvan kadar değerim yoktu.

Neyse ki onlardan yardım dilenmiyordum. Başımı daha da diklestirerek bana ac gözlerle bakan sırtlanlara dik dik baktım. Hem Leyla ne derdi hep; Başını, standartlarını ve topuklularını hep yüksek tut.

Bende aynen öyle yaptım. Korkmam yalnızca beni zayıflatır ve Mikail'in egosunu okşardı. Burada açlıktan ölsem bile ondan birşey dilenmeyecektim. Ben onun köpeği değildim.

Gerekirse bunu ona ispatlardım da. Her şeye rağmen inancım tamdı, o beni bulurdu. Verdiği sözü tutardı.

Kapı gürültüyle açıldığında o tarafa bakmaya tenezzül dahi etmedim. Sırtlanlar sahiplerinin geldiğini belli edercesine dillerini çıkararak kuyruk sallıyorlardı. Köpeğe çok benziyorlardı ama sinsi bakan gözlere sahiptiler.

"Bu naz yetmiyor mu ama Ay Işığım? Benden kaçan o itle sensin, şimdi de bana küsüyor musun?" Dedi üzülmüş gibi. "Ben seni daha fazla sevmek dışında ne yaptın ki? Söylesene Ay Işığım, beni hâlâ seviyor musun?"

Onun yüzüne karşı ondan nefret ettiğimi, hatta iğrendiğimi söylemek istedim. Ama onun nasıl bir psikopat olduğunu biliyordum. Beni önümde ki sırtlanlara yem etmekten geri durmazdı. Dilimin ucunu ısırarak söyleyeceklerimi yuttum.

"Bu kadar sessiz olman canımı sıkıyor ama." Elinin tersiyle yanağımı okşadı. "Hâlâ bana karşı gelmemeyi öğrenemedin. Söylesene, onunla kaçarkende bu kadar susuyor muydun? Yoksa altında inlemekle mi meşguldün?"

Boş midem bulanırken yüzüne tükürmek için nelerimi vermezdim ki! Beni açıkça oruspu olmakla suçluyordu. Bir insan ancak bu kadar iğrençleşebilirdi. Çenemde ki yumuşak dokunuşu birden sertleşti. Dudaklarım balık dudağı şeklini almış ela gözlerine bakıyordum.

"Sana dokundu değil mi?" Yüzüme inen tokatla başım sol tarafa doğru düştü. "Sürtüklüğünden hiçbir şey kaybetmemişsin Ay Işığım!"

Bunlar sustuğum son cümlelerdi. Gururuma dokunuyordu. Sözleri canımı yakıyordu. Ağzımızın içine dolan kanı yere tükürerek sırıtarak ona baktım.

GÜL KOKAN BARUTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin