çoktan 25e geldik bile...son 5 diyebiliriz bence.
Uyarı: Bu bölüm cinsellik ve çıplaklık içermektedir. Smut okumayı sevmiyor, hoşlanmıyorsanız bu bölümü geçebilirsiniz.
(istekler üzerine yaziyorum...)
İyi okumalar^^
..
Yoongi
Saat gece yarısını geçmişti ve hava iyice serinleyip kararmıştı. Bu yüzden Jimin'le kalkmaya karar vermiştik. Ben sepettekileri toplarken Jimin de dudaklarının arasına yerleştirdiği sigarası ile yere serdiğimiz örtüyü, katlamaya çalışıyordu. Küçüklüğünden beri sürekli birisi onun yerine bir şeyleri yaptığına alışmış olmalıydı ki, sofra bezini bile güzelce katlayamamıştı. Yamuk yılık katlamış sonra ise sinirlenip bırakmıştı.
Bense bu yaptığına sadece kıkırdamış ve her şeyi toparlamıştım. En son piknik sepetinin ağzını kapattığımda, bakışlarımı Jimin'e çevirmiştim.
"Bitirdim. Hadi gidelim."
Masumca konuşmamın ardından Jimin beni başıyla onaylamış ve ayağa kalkmıştı. Parmaklarının arasında tuttuğu sigarayı yere atıp, her zaman giydiği cilalı ayakkabısının burnunun ucu ile ezmiş ve piknik sepetini benim elimden almıştı. Bu hareketiyle elimde olmadan gülümsemiştim. Düşünceli birisiydi bana karşı.
Boşta olan elini de tutmam için uzattığında, seve seve kabul etmiş ve elini tutmuştum. İkimiz de bir tık uzakta olan arabaya ilerlemiştik. Yol karanlıktı. Zifir karanlık gibi olduğu için ben de boş elimle telefonumu çıkarmış ve telefonumun fenerini açarak önümüze tutmuştum. Arabaya yürürken bizden çok sessizliğimiz konuşmuştu ama sessiz olsak bile ben aramızda anlaştığımızı ve o huzuru hissediyordum.
En sonunda Jimin'in oldukça lüks olan arabasına varmıştık. Tabii bir beş dakika yürümüştük ama sorun değildi. El ele yürümek de benim için oldukça özeldi. Jimin, elimi bırakarak bagaja ilerlerken, piknik sepetini koyacağını anlamıştım. Bu yüzden ben de ön koltuğa binmiş, kemerimi bağlamış ve Jimin'in gelmesini beklemiştim.
Jimin de bagajı kapatır kapatmaz sürücü koltuğuna oturmuş ve benim gibi kemeri pek umursamadan direkt kapıyı kapatıp arabayı çalıştırmıştı. Tabii, Jimin gibi birisi ne canının tehlikede olmasından ne de ceza yiyeceğinden korkardı. Yine de ben şu an çıkarmaya çalışsam bana engel olacağını biliyordum ve bu demekti ki; Ben Jimin için, kendi hayatından daha değerliydim. Bu pek sağlıklı mıydı tartışılır aslında ama yine de pek kafaya takmayacaktım.
Araba harekete geçerken her ne kadar radyoyu açmak istesem de, dağda olduğumuz için muhtemelen çekmeyecekti. Bunun bilinciyle dudaklarımı büzerek kafamı yola çevirmiş ve geçtiğimiz yerleri izlemeye başlamıştım.
Ben bu şekilde durmaya devam ederken bacağımda hissettiğim el ile ilk önce bakışlarım oraya dönmüştü. Park Jimin, elini uyluğuma koymuş ve yavaş yavaş okşamıştı. Ki buna hâlâ daha devam ediyordu. Yanaklarımın hafif hafif kırmızıya döndüğünü hissediyordum.
Ne kadar utansam da, ben de elimi Jimin'in elinin üzerine yerleştirmiş ve Jimin, yolu izlemeye devam ederken gülümsemesine sebep olmuştum. Bu kalbimi sıcacık ederken Jimin, beklemediğim bir şekilde elini yavaş yavaş kasıklarıma çıkarmaya başlamıştı. Bu benim kulaklarıma kadar kızarmamı sağlamıştı tabii ki de. Utanmıştım. Hem de çok fazla.
Jimin, tek eliyle arabayı kullanırken diğer eliyle bana temas ediyordu. Oldukça havalı bir görüntüydü bana göre. Yine de kasıklarımın etrafında dolaşan eli kalbimi deli gibi attırıyor ve sadece tek bir noktaya kitlenmemi sağlıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dahlia : Yoonmin ✔️
FanfictionPark Jimin, Kore'nin en tehlikeli mafyalarından birisiydi. Kimseye müsamahası yoktu. Ta ki, onu dinlediğini sanarak ama her şeyden bihaber Min Yoongi'yi rehin alana kadar. Park Jimin'in artık bir zayıf noktası vardı. !ukegi !sememin yan ship: namseo...