Aeri, elindeki defteri de spor çantasına koyduktan sonra montunu giydi ve anahtarlarını almadan evden çıktı. Bir daha dönmeyeceği bu evin anahtarını taşımak istemiyordu.
Siyah gömleğinin uzun gelen kollarını katladı ve saatine baktı. Bineceği uçağın kalkış saatine daha çok vardı. Acele etmeden, sakin adımlarla yürümeye başladı. Yaklaşık bir yıldır yazdığı defteri, küçükken Cheonsa ile belirledikleri sığınağa gömmeyi planlıyordu. Ne de olsa kimsenin oradan haberi yoktu ve Cheonsa artık oraya uğramıyordu.
Duvarlarındaki mavi boyanın ve basitçe çizilmiş gökkuşağının dökülmeye başladığı, tahta merdivenlerinin çürümeye yüz tuttuğu iki katlı evin önüne geldiğinde durdu. Bu ev, onların en mutlu anılarına şahitlik etmişti. Derince iç çekerek evin arka bahçesine adımladı. Duvarın kenarına yaklaştı, pantolonunun kirlenmemesine dikkat ederek diz çöktü ve defteri koyabileceği bir çukur açtı. Beyaz kapaklı defteri çukura nazikçe (neredeyse fırlatarak) koyduktan sonra titreyen elleri ile çukuru tekrar kapattı. Artık dümdüz arazinin kenarında ufak bir tümsek vardı.
Ellerini çırpıp üstünü silkeledi ve geldiği yönün aksine koşarak uzaklaştı oradan. Tekrar saatine baktı ve uçağa yetişebilmek adına, okuluna yakın bir yerden taksi çevirdi. Havalimanına gitmesi gerektiğini söyledi ve kendisini arka koltuğa attı. Araba ilerlemeye başlayınca arkasına yaslandı ve yolu seyretmeye koyuldu.
İstediği yere gelince parayı ödedi. Çantasını alarak arabadan indi ve yeni yaşamına giden yolda ilk adımlarını attı.
Bekleme salonuna geldiği anda uçağının kalkış duyurusu yapıldı. Seri adımlarla yolcu koridoruna ilerledi, kontrollerden geçti ve sonunda cam kenarındaki boş koltuğa oturdu. Artık hiçbir şeyin geri dönüşü yoktu. Seul'e gidiyor, hayallerini tek başına gerçekleştirmek istiyordu.
Bir saat kadar uyuduktan sonra uçağın iniş anonsları yapıldı. İçeride, toparlanmaya çalışan ya da ağlayan çocukları susturmaya çalışanlar sebebiyle küçük bir kargaşa ortamı oluştu. Aeri kargaşadan hiç hoşlanmazdı normalde. Artık alışmaya çalışıyordu.
Havaalanından çıktığı gibi otobüslerin olduğu kısma gitti. Şehir merkezine giden rastgele bir otobüse bindi ve boş bir koltuğa oturdu. Yanında tatlı bir kız oturuyordu. Kıvırcık, turuncu saçlı ve uzun boylu bu kız çok sevimli duruyordu. Selam verdi ve önüne döndü fakat kızın onunla konuşmak istediği gayet belliydi.
"Selam! Adın ne, tanışalım mı istersen?"
"Oh, olur tabii. Aeri ben."
"Memnun oldum. Deiji ben de. Seul'e neden gidiyorsun?"
"Üniversite okumak içim. Bir de, çalışmam gerekiyor ve en iyi şartlar orada."
"Hee, anladım. Ben de üniversite okumak için gidiyorum ama katıldığım şirketin de etkisi var tabii."
"Şirkete mi katıldın? İyi de senin yaşın çok küçük değil mi? Ne olarak çalışacaksın?"
"Hahahah! Merak etme, herhangi bir personel olarak değil de stajyer idol olmak için katıldım. Yani gelecekte olmak istediğim meslekten pek umudum kalmadığı için bu yolu tercih ettim diyebilirim."
"Vaay. Desene geleceğin idolü ile tanışıyorum. "
"İşler yolunda giderse evet, geleceğin yeni idollerinden biri olurum."
"Ben de menajer veya söz yazarı olmak istiyorum. Birlikte çalışırız belki."
"Eveet! Çok isterim."
Sohbetleri daha da uzayacaktı fakat merkeze geldiklerinde otobüsten indiler ve vedalaştılar. Aeri, o kız ile arkadaş olduğu için çok mutlu olmuştu. Gülümseyerek yeni evine doğru yürümeye başladı. Şimdi yeni sorunu, nereden iş bulacağıydı. Çünkü, üniversitelerin açılmasına henüz iki buçuk veya üç ay vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hatırla Sevgilim | ✓
De TodoSevgisini herkese açıklamaya cesareti olan ama Cheonsa'ya itiraf edemeyen Aeri En yakın arkadaşına karşı arkadaşlıktan öte hisler beslediği için kendine kızan ve ondan uzaklaşan Cheonsa Günlük tutmaya karar veren ve günlüğün sayfaları bittiğinde izi...