''Tanrım! Hala Amerika'da olduğumuza inanamıyorum.''
''Ben de hala üniversite kazandığına inanamıyorum.''
Uçaktan inmiştik. Luke ve Lisa'nın atışmasına kulak asmadan bavulumu sürüklemeye devam ettim. Havalimanından çıktığımızda bir çocuk bize el salladı. Lisa tartışmasına ara vererek çocuğa doğru koştu. Birbirlerine sarıldıklarında Luke ile kaşlarımızı çatarak onları izledik.
''Bu, Dean. Kuzenim.''
''Ben, Faye. Bu da kardeşim Luke.''
Tanışmamız bittikten sonra arabaya bindik. Kısa bir yolculuktan sonra Dean bizi kalacağımız otele bıraktı. Henüz bir ev tutmamıştık. Tutana kadar otelde kalacaktık. Otele girişimizi yapıp odamıza yerleştik. Luke odaya girer girmez duşa girmişti. Ben de üstümü değiştirip yatağa uzandım. Çok uykum vardı ama uyuyamıyordum. Heyecanlıydım ve hala başka bir ülkede olduğum fikrine alışamıyordum.
Gözlerimi açtığımda hava aydınlıktı. Emin olamadım ve tekrar kontrol ettim. Daha sonra telefonuma baktım. Saat yediydi. Yaklaşık 15 saat uyumuştum. En azından bir gecede Amerika'ya uyum sağlamıştım. Luke hala uyuyordu. Onun uyanmasını sağlamak için gürültü çıkararak banyoya girdim. Banyoda bilerek bir şeyleri düşürdüm. Üstümü giyinip banyodan çıktım. Luke hala uyuyordu.
Onun uyanmasını beklerken elime bir kitap aldım ve okumaya başladım. Yaklaşık iki saat geçmişti ve Luke hala uyanmamıştı.
Oturduğum yataktan kalktım ve Luke'u uyanması için dürtmeye başladım. Hiçbir tepki vermeyince başının altındaki yastığı çekerek hafifçe ona vurmaya başladım. Sinirle bir şeyler mırıldanarak yastığı elimden aldı. Küfredip arkasını döndü ve yastığı kafasına bastırdı.
"Lukey, ev bakmamız lazım."
Yine tepki vermeyince uyanmayacağını anladım. Telefonuna Lisa ile ev bakmaya gideceğimi yazan bir mesaj bırakarak otelden çıktım.
Lisa'yı aradım ve buluşma yeri belirledik. Sesi yorgun geliyordu, büyük ihtimalle hala jetlag etkisindeydi ama umursamadım. Çünkü en iyi arkadaşlar bunun için vardır.
Taksiye para vermek yerine metroyu kullanmayı tercih ettim. Çünkü hiç bilmediğiniz bir ülkede tek başınıza metroya binmek kadar mantıklı bir hareket yoktur.
İneceğim durağı öğrenip ayakta beklemeye başladım. Boş yerler çoğunlukta olmasına rağmen durağı kaçırma korkusundan hiçbirine oturmadım. İneceğim durağa geldiğimde panikle metrodan atladım.
Lisa'nın kuzeni Dean metronun çıkışında beni bekliyordu.
"Faye!"
"Merhaba, Lisa nerede?"
"Arabada bekliyor." diyerek beni arabaya yönlendirdi.
Arabanın kapısını açarak Lisa'nın yanına, arka koltuğa, oturdum. Arabanın iç işlemesi güzeldi. En azından insanı boğmuyor, aksine ferahlatıyordu.
"Luke gelmiyor mu?"
"Uyanamadı."
"Sanırım dünyanın sonu geliyor."
"Ne alaka?"
"Luke'tan bahsediyoruz. Normalde senden önce uyanıp her şeyi ayarlaması gerekirdi."