9. BÖLÜM

26 11 6
                                    

                                                                                             AKER

"It's Snowing Like It's The End Of The World" açtım pikabımdan. Karmen'i evime getirmiştim. Ve artık hayat benim için çok büyük bit sorgu haline gelmişti. Bir aşkım bile vardı. Artık ölemezdim. Hiç bir şey olmamış gibi, hiç bir şeyim yokmuş gibi yapamazdım. Aklıma seneler önce tanıştığım bir kadın geldi. Postacıydı. Evime her mektup geldiğinde o da kendi mektubunu bırakırdı benim kapıma. Başkasının yazdığı mektubu değil ilk onunkini açardım. Mantık demişti ki bana "daha iyisi gelir mi sana? gidip yazsan sen de ona bir mektup, açsan kalbini. Belki sevmezsin. Kabulümdür. Ama gene de mutlu eder seni o be." Ben istememiştim. o aşk notlarını defalarca kez okuyup kendimi tatmin edip unutmayı tercih ettim. Olamazdık çünkü. Aramızda bir engel yoktu. Ama aşk da yoktu be. Aşk iki kişilikti. Tek kişiye yer yoktu. Kullanır gibi olurdu, seni mutlu ederdi ama onu üzerdi.

Ben bekledim hep. Bir gün de kalbim konuşsun istedim. Şimdi yıllar geçti. Kalbim konuşuyor. Ama mantığım susuyor. Aşk mantıklı değil, çizgi yok, gurur yok diyor. Ama ben neyi seçeceğimi bilemiyorum. Kalbi mi? Mantığı mı? birinde ben üzülürüm, öbüründe karşımdaki. Ey hayat! İnsanın önüne iki seçenek sunup ne yapmaya çalışırsın ki?

Karmen'e şarap doldurdum. Şarap zarifliğin, güçlülüğün, zekiliğin birer göstergesi gibidir benim için. Bir kadın eğer şarap içiyorsa zordur. Ve senin olursa dünya artık kolaylaşır. Peki bu kadın benim miydi?

"Karmen biliyorum çok edebiyat yapıyorum. Ama sormadan edemem. Sence mantığını dinlersen mi mutlu olursun yoksa kalbini mi?" dedim kendimi tutamayarak.

"bence ikisi çok ayrı. Zengin ama mutsuz mu yoksa fakir ama mutlu mu olmak gibi bir soru. Nereden bilirsin ki fakir ama mutlu olacağını. Ben senelerdir parayla mutluluk sağlıyorum kendime. Hiç beni mutlu edecek biri çıkmadı karşıma. Aren demiştim ama... Bilirsin." dedi. Ben alınmayayım diye ağızının kenarından gülümsedi.

"yani bence ikisini aynı anda yürütmelisin. Mesela aşık olduğun insanı tercih ettin. Aranda bir sınır olmalı. Asla aşılamayacak bir sınır. Ben ona aşığım o bunu yapabilir, şunu yapabilir demek olmaz. Atıyorum sen klasik müzik seversin o ise pop. Onun için klasik müzikten vazgeçmeyeceksin. O da aynı şekilde senin için pop'dan vazgeçmeyecek. Ayrı müzik çalarlar alırsınız, müzik dinlemek için ayrı odalarınız olur veya sabahları klasik akşamları pop dinlersiniz. Mantık da zaten çizgidir. Gurur demektir. Aşkta dahi olsa sınır çizersin ki mantık ile aşk dengeli ilerlesin." dedi. Sanki sadece kalbi seçmiş gibi konuşuyordu. Onu aşk yönlendiriyormuş gibi.

"yani sence aşk mı? Kabe göre mi hareket edilmeli? Veya kalbe göre mi bir yol izlenmeli?" dedim.

"ben öyle bir şey söylemedim aslında. Sadece kalbe göre nasıl ilerlenir onu anlattım. Tabii ki mantık da var bende. Mantıkta da aynı. Mantık varsa araya aşkı da sokacaksın. Sınırların olacak en başta. Tek başına olacaksın. Sanki zorla sizi bir ilişkiye başlatmışlar gibi. Sonra o sınırlar silinmeyecek. Ama iki taraf da birbirine aşık olmalı. Aynı evde kalan iki yabancı isteseydik bir yurt odasında kendi cinsiyetinde biriyle de kalırdın. Ama onda bile sonunda iki kişi tanışırlar. Birbirlerini tanırlar. Aynı odada kalıp kalmayacaklarına veya beraber takılıp takılmayacaklarına karar verme şansı olur. Ama bu bir yurt odası değil. Bir kalp. Kalbe yerleştirilmeye çalışılan iki yabancı. İki mantıklı insan. O kalpte sonunda birbirlerine katlanmak için veya daha uzun süre vakit geçirmek için vesaire aşık olmalılar."

"sanki iki mantık veya iki kalp gibi konuştun. Ya biri kalp biri de mantıksa?" dedim. Kaşımı kaldırdım.

"erkek ve kadın... o kadar ayrılar ki. Onlara iki taraf diyemeyeceğim. Eğer erkek kalp kadın mantıksa, kadın adamla bir gelecek tasarlamaya çalışır. Ama önceden aklında birisi kaldıysa... işte orada gerisi gelmez. Adamı sevme ihtimali sıfırlanır. Ama kadın adamı üzmeden de zaman geçirmeye çalışabilir. Beraber aktiviteler, baş başa yemekler falan. Fakat adamsa tüm bu uğraşları boş verir. Çünkü önünde çabalayan bir kadın var. Aşık değil. Ama çaba var. Tüm o çabayı boşa sayar ve kadından soğur. Onunda kimse kalmaz." dedi. Neden bu hikaye kulağıma tanıdık gelmişti? Yoksa o mantık kadın Karmen miydi? Ama ben Karmen'den soğuyamazdım ki.

Son DilekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin