"İskele tarafında ringa sürüsü" diye haber verdi gözcü;Kızıl Kum Feneri'nden gelen martı sürüsü haberi çığlıklarla karşıladı,rahatlamışlardı.
Altı saatten beri durmaksızın uçuyorlardı;kılavuz martılar onları okyanusun üzerinde süzülmelerini sağlayan hoş sıcak hava akımlarından geçirmiş olsalar da güçlerini toplama gereksinimi duyuyorlardı;bunun en iyi çaresi de midelerini ringalarla şöyle tıka basa doldurmaktı.
Elbe Irmağı'nın Kuzey Denizi'ne kavuştuğu yerin üzerinde uçmaktaydılar. Aşağıda, peş peşe dizilmiş gemileri görüyorlardı, gemiler dünyanın dört bir yanındaki limanlara yönelmek üzere açık denizlere ulaşmak için sıra bekleyen sabırlı ve disiplinli deniz yaratıklarına benziyorlardı.
Gümüşsü tüyleri olan martı Kengah,özellikle gemilerin bandıralarına bakmayı severdi, çünkü bilirdi ki her biri ayrı bir konuşma tarzını dile getirir, nesneleri farklı biçimlerde, değişik sözcüklerle adlandırır.
"İnsanların işi ne kadar güç. Biz martılar, dünyanın her yerinde aynı biçimde çığlık atarız" diye bağırdı bir gün Kengah, uçuş arkadaşlarından birine.
"Haklısın. En şaşırtıcı olan da, arada bir kendi aralarında anlaşmayı başarabilmeleri" diye yanıtladı arkadaşı.
Kıyı çizgisinin ötesindeki manzaranın rengi kopkoyu bir yeşildi. O uçsuz bucaksız çayırda su bentlerinin gölgesinde otlamakta olan koyunlarla yel değirmenlerinin tembel kanatları seçiliyordu.
Kızıl Kum Feneri martıları sürüsü, kılavuzların talimatları üzerine bir soğuk hava akımının içine daldı ve ringa sürüsüne doğru pike yaptı. Yüz yirmi beden denizi ok gibi deldi; sudan çıkarlarken, her martının gagasında bir ringa vardı.
Mis gibi ringalar. Lezzetli ve tombul. Den Helder'e kadar sürecek uçuştan önce güçlerini toplamaları için gereken tam da buydu işte. Den Helder'de, Frisonnes Adaları'ndan gelen martı sürüleriyle buluşacaklardı.
Uçuş planına göre, Den Helder'den sonra Pas-de-Calais'ye ve Manş'a kadar gideceklerdi:Seine Kıyıları sürüleri ve Saint-Malo sürüleri onları orada karşılayacak ve Biscaye şemalarına kadar onlara eşlik edeceklerdi.
Böylece hızlı mı hızlı,gümüşsü bir bulutu andıran bin martı olacaklardı; Belle-Ile, Oléron, Machichaco, Apio ve Peñas burunlarından gelen sürülerin de katılımıyla, sayıları iyice artacaktı. Deniz ve rüzgârın yasalarının izin verdiği tüm martılar Biscaye göklerinde uçmaya başladıklarında,Baltık Denizi, Kuzey Denizi ve Atlantik martılarının büyük kurultayı başlayabilecekti.
Güzel bir toplantı olacaktı bu. Kengah, üçüncü ringasını avlarken aklından bunu geçiriyordu. Her sene olduğu gibi güzel öyküler anlatılacaktı; özellikle de Peñas Burnu'ndan gelme martılarınkiler pek ilginç olurdu; kimi zaman Kanarya Adaları'na ya da Yeşil Burun Adaları'na dek uçan yorulmak bilmez yolcularda o martılar.
O ve öteki dişi martılar sardalyelerden ve kalamarlardan büyük ziyafet sofraları hazırlarken, erkekler bir yalıyarın kıyısında yuva kuracaklardı. Dişiler yuvalara yumurtlayacak, her türlü tehlikeden uzak kuluçkaya yatacak ve civcivler tüy çıkarmaya başlar başlamaz da, yolculuğun en hoş bölümü başlayacaktı: Biscaye göklerinde onlara uçmayı öğretmek.
Kengah dördüncü ringasını yakalamak için suya daldı,böylece havayı delip geçen alarm çığlığını duymadı.
"Sancak tarafında tehlike, acil kalkış!"
Kengah kafasını sudan çıkardığında, koskoca okyanusun üzerinde yapayalnızdı.