Fırtına Sonrası Sessizlik..

44 4 4
                                    


Zaman: yıl 612, Salsu Savaşı'nın sonu.

Mekan: Savaş için açılan su barajlarının yakınları.

_______________________________________

...

Perişan halde düşmanının cesedine bakarak kazandığı zaferi sessizliğiyle kutlarken tepkisizdi görüntüsü Koguryo'nun. Sui'nin boğulmuş cesedini kılıcının ucuyla çevirip incelerken de yüzünde en ufak bir mimik oynamamıştı. Mutlu muydu? Üzgün? Düşünecek takati kalmamıştı. Yorgundu... Bedenen, zihnen... Kazandığı galibiyetin yükü ona ağır gelmişti. Ne hissedeceğini şaşırmış halde, hayatta kalan askerlerin feryatları ve zafer naralarını dinledi. Duyup duymadığından şüpheliydi etrafında olup bitenleri. 

Adım adım yaklaşırken ''Koguryo'' dedi Göktürk, bitkindi, ölümden dönmüştü ve onu kollarına almazsa ölecek gibiydi. Hemen arkasında, dibinde durdu... ona uzandı, saçının ucuna dokundu, derin bir nefesle içine çekti onu. Karşısındaki ülkeden geri kalır bir yanı yoktu onun da. Tarihe geçecek büyük bir zaferdi kazandıkları.

Dönmedi Koguryo, konuşmadı, sadece yanaklarından kayan yaşları sildi sakince, kalbinin hızı dinmiş, bedenine yayılan adrenalinin yerini endorfin almıştı...

İyice yaklaştı Göktürk, elleriyle Koguryo'nun kollarından tuttu, alnını onun başının arkasına, saçlarına dayadı ve kokladı. Öyle derin çekti ki nefesi içine Koguryo'nun tüm korkularını, tereddütlerini, eksik hissetmelerini, onu kendisinden alıkoyan her şeyi sanki içine çekip sindirdi, yok etti. Koguryo'nun kollarını tutan elleri yavaşça onun bedenine dolandılar, sımsıkı ona sarıldılar ve mırıldandı Göktürk:

''Ruhumun parçası...'' 

Koguryo'nun eli kılıcı bıraktı, yavaşça ve hafifçe Göktürk'ün kollarına dokundu parmakları ve elleri tutundu ona. 

Tutuşu bile öylesine narindi ki onun narinliğinde titredi kalbi Göktürk'ün ve daha çok sardı onu, yetmedi iyice kollarının arasına aldı, yetmedi döndürdü onu kendine ve gözlerine baktı, belki ne yeri ne de vaktiydi ama söylenmesi gereken söylenmeliydi, sessizce mırıldandı ''Seni ormanın suyu istediği gibi istiyorum...'' derken Koguryo'nun gözyaşlarını sildi, mırıltısı devam etti: ''Yaprağın güneşi beklediği gibi bekliyorum... bir damlanın okyanusa kavuşma yolunu her daim bulabilmesi gibi, her zerremle hissediyorum... seni anlamak, şu güzel zihninin yoldaşı olmak için doğmayı bekler gibi sabırsızlanıyorum... Seni seviyorum Koguryo... seni seviyorum... Öyle doğallıkla ve ihtiyaçla seviyorum ki ya kellemi şu kılıçla almak zorundasın ya da bana evet demek...'' dedi ve heyecanı ifadesinin her hücresine yansıyan bir telaşla ona ilk sorusunu sordu: ''Benimle büyür müsün?'' 

Sonra başını onunkine yaklaştırıp gözlerinden gözlerini ayırmadan fısıldadı: ''Benimle geri kalan hayatta yürür müsün?'' 

Alnını alnına koydu, ikisi de gözlerini kapadı, çünkü ikisi de birbirlerine tamamen teslimdiler. Önce burnunu, sonra dudaklarını onun alnına sürterken mırıldandı: ''Beni tamamlar mısın?'' 

Gözleri kapalı, kendi iç karanlığında, Göktürk'ün kollarında onun sesini, sorularını dinledi Koguryo ve duyguları öyle coştular ki dayanamadı, birkaç yaş daha süzüldü al yanaklarından... Alnı Göktürk'ün alnında, yüreği Göktürk'ün yüreğinde, varlığı onunkiyle senkronize, sessiz hıçkırıklara bıraktı kalbini ve gözyaşlarıyla aktı... nihayet kıyamet sona ermiş, savaş bitmişti...

''Göktürk'' diyebildi kısık bir mırıltıyla ve o mırıltıda Göktürk'ün her zerresi cız etti, nasıl da istiyordu onu, seviyordu, onu öpmemek için zor tutuyordu kendini. Sabırsızlandı, kollarına geçirdiği parmakları gerildi, tüm bedeni uyandı... Koguryo aynı tonda mırıldanırken, Göktürk onun sesinde, hissinde kayboldu. ''Seninle büyürüm... seninle yürürüm... seni tamamlarım.'' demişti.

Gerçek sevgide hiçbir zaman kontrol yoktu. İnsan sever. Aniden, çoğu zaman nedenini bilmeden. Astrologlar gezegenleri, din adamları kaderi, edebiyatçılar romantizmi, pragmatikler koşulları, depresifler can sıkıntısını... Herkes bir şeyleri sorumlu tutar bir başkasına karşı hissettikleri sevgiden ama sorumlusu ya da nedeni ne olursa olsun, bedenimiz tarafından üretilmiş en muhteşem kimyasallardan biridir sevgi. Varoluşun sırrıdır.

Köklerini coşkunun plansızlığından alan sevgi değere dönüştüğünde ancak o değerden aşk doğar, kömürün elmasa dönüşmesi gibi, basınca, zorluklara ve hayatta kalmak için de en önemlisi çabaya ihtiyacı vardır aşkın. Aşk çabadır. Emektir. Gayrettir. Mücadeledir... En çok da kişinin kendisiyle mücadelesidir. 

Göktürk ve Koguryo... hayatın içinde kendilerini arayan iki ruhtu, önyargılarından, zorluklardan sıyrılabilen herkes gibi, kendilerini zıtlıkların içinde birbirlerinde buldular.

Önyargılarından sıyrılamayanlarsa hep kayıptırlar.

---------------------------------------------------

Biraz ucu açık bir bölüm oldu ama umarım beğenmişsinizdir ^^

Okullar da açılıyor, umarım bu sene herkes evine güzel bir karne getirir yıl sonunda <3

Old CH One-ShotsWhere stories live. Discover now