Bu kitap, yetişkin içeriği ve argo kelimeler barındırmaktadır.
Oy kullanmayı ve yorum yapmayı unutmayın.🌸
İyi okumalar dilerim.❤️🔥
❖❖❖❖❖
Ateş'in çıkmasının üzerinden tamı tamına üç saat geçmişti ve ben hâlâ ondan bir haber alamıyordum. Mesajlarıma cevap gelmiyor, aramalarım cevapsız kalıyordu. Bu duruma artık sabrım kalmamıştı, sıkılmıştım, hatta bunalmıştım! Sanki zaman durmuş, dünya dönmeyi bırakmıştı ve ben bir türlü Ateş'e ulaşamıyordum.
Açlıktan midem guruldamaya başlamıştı, su içmediğim için ağzım kurumuştu, başım ağrıyordu. Baş ağrısı çekmek, en son ihtiyacım olan şeydi şu an. Bir yandan başımı tutarken, diğer yandan da telefon ekranına umutsuzca bakıyordum.
Ateş'in yanına gitmem gerekiyordu. Belki de telefonu sessizdeydi ya da başka bir şeyle yoğun bir şekilde uğraşıyordu. Ancak ben kendi gözlerimle görmeliydim, iyi olduğunu bilmem şarttı. Bu belirsizlik beni yiyip bitiriyordu. Koltuktan hızlıca kalkıp odama doğru hızlı adımlarla ilerledim. Odama girer girmez üstümdekileri çıkarıp, hızla giyinme odasına geçtim. Bir panik hali içinde giysi dolabımı karıştırmaya başladım. Ne kadar hızlı hazırlanırsam, o kadar çabuk Ateş'in yanına ulaşabilirdim.
Hızla bir tişört ve kot pantolon kapıp üzerime geçirdim. Spor ayakkabılarımı da hızlıca giydim. Bir yandan saçlarımı hızlıca taramaya çalışırken, diğer yandan çantamı hazırlıyordum. Bir nevi çoklu görev üstlenmiştim.
Sonunda, hazır olduğumu düşündüğümde, nefes nefese kalmıştım. Ama önemli değildi, Ateş'in yanına gitmek her şeyden daha önemliydi.
Neredeyse koşar adım merdivenleri inip dış kapıya geldim. Kapıyı açar açmaz, ileride dikilen korumalar dikkat kesilip bana doğru döndü. Emin adımlarla yanlarına yürüdüm ve bir tanesinin önünde durarak, "Ateş'in yanına götür beni," dedim. Korumaların yüz ifadeleri pek de değişmedi. Robot gibi duruyorlardı.
"Ateş Bey'den böyle bir emir almadık. Bu süreçte evde kalmanız daha doğru olacaktır," dedi biri, sanki söyledikleri çok mantıklıymış gibi. Evde kalmak mı? Zaten sorun tam da oradaydı. Evde kalamıyordum, duramıyordum!
"Ateş'ten bir emir almanıza gerek yok. Şimdi beni Ateş'in yanına götüreceksiniz," diye devam ettim, sesimdeki kararlılık tavan yapmıştı. Aslında kaba davranmak istemezdim, ama içinde bulunduğum telaş ve endişe haliyle nazik olmak pek mümkün değildi. Kalbim deli gibi çarpıyor, kafamda binbir türlü senaryo dönüyordu.
Korumalar yine robotik bir şekilde baktılar. "Hanımefendi, talimatlarımız var. Lütfen eve dönün," dedi içlerinden bir tanesi. İçimden bir şeyler patlamak üzereydi. Bu kadar soğukkanlı ve mekanik olabilmeleri beni daha da çıldırtıyordu.
"Ateş'e ulaşamadım, başına bir şey gelmiş olabilir," dedim, sesime biraz daha duygusal bir ton katarak. Ama nafile, korumaların yüzlerinde en ufak bir değişim olmadı. Sanki duvarla konuşuyordum.
"Beni anlamıyorsunuz," diye devam ettim. "Eğer ona bir şey olursa, bunun sorumluluğunu kim alacak?" Bu son cümlemle onları biraz sarsabileceğimi umuyordum. Ama hayır, yine bir değişiklik yoktu.
Artık iyice çaresiz ve sinirli hissediyordum. Nazik olmayı denemiştim ama bu durumda kibarlık karın doyurmuyordu. Ateş'in iyi olduğunu bilmeden rahat edemezdim. Derin bir nefes aldım ve son kez, daha kararlı ve biraz daha tehditkar bir sesle, "Bakın, beni Ateş'in yanına götürmek zorundasınız. Yoksa bu durumun sonuçları ağır olur," dedim. İçimde bir yerlerde, bu yöntemle başarılı olabileceğimi umuyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ateşin Gölgesinde
Подростковая литератураÖlüm ve intikam, kaderin iki ayrı yüzüydü; ama bu yüzler bir araya gelerek iki farklı ruhu birleştirdi. İntikam, alevlerin kıvılcımlarını taşıyan bir gölge olarak belirdi, ölüm ise buz gibi keskin bir gölge olarak geldi. Her ikisinin de yüzünde, ge...