3.Bölüm: "Saatler Ve Bizi Nereye Getirdikleri"

33 23 1
                                    

O lanet İblis, ne saçmalıyordu öyle? Geçmişe gitmek mi? Ha ha, ne komik ama. Zaten şu 1 saatte psikolojimi 'zaman, saat' gibi şeylerle altüst ettikleri için herşeye inanırdım. İyi mi, artık saatlerden korkan bir yetişkinim.

Başka bir sorun ise şuan gözlerimi açamamamdı. Artık hareket edebiliyordum ama gözlerime dikiş atılmış gibiydi. Bütün gücümle göz kapaklarımı açmaya çalışıyordum ama olmuyordu. Lanet kadın, beni 5 dakikada ne hale getirmişti!

"Yeter! Bu kadar yeter! Bırak beni pis iblis, bırak!"
Söylene söylene etrafımda döndüm. Aslında ben öyle düşünüyorum. Çünkü dediğim gibi, hareket edip konuşabiliyordum ama gözlerimi açamıyordum! Ne halt ettiğimi, nerede olduğumu bilmiyordum.

1 saat sonra

"Bırak beni... lütfen." Artık sinirden yerimde duramayacak hale gelmiştim ama hiçbir işe yaramıyordu sinirlenmem. Sadece kendimi daha fazla yoruyor ve günaha giriyordum. Her 5 dakikada bir, iblise küfür ediyordum. Bu yüzden yere oturmuştum ve hesabımın sorulmasını bekliyordum.

Ama tahminlerime göre 1 saattir buradaydım ve arada büyük bir fark vardı. Etraftan cızırtılı sesler geliyordu. Bu sesleri ilk duyduğumda "Sanırım kurtuldum." demiştim.içimden. Ama şöyle ki, hiçbir işe yaramıyordu. Sesler sadece ses çıkartıyordu. Bana bir yararı olmuyordu.

İçimden söylenip anne karnına geri dönmek istedim ama bir anda bir şey oldu. Allah'ım sonunda dualarımı kabul etmişti. Gözlerim hâlâ kapalıydı ama göz kapaklarıma bir ışık süzmesi giriyordu. Cızırtılı sesler yavaş yavaş yok olmaya yerine net, rahatlıkla duyabildiğim insan sesleri geliyordu.

"Ah, e-eleri hareket ediyor! Uyanıyor!" Artık açmak için zorlamadığım gözlerim kendi kendine açılmıştı. Anlamamış gözlerle etrafıma toplanmış insanlara bakıyordum. Hepsi bana bakıyordu ve bu çok garipti, bütün gözler üzerimdeydi. Ben lafa girmeden kısa boylu bir çocuk yanıma gelerek şerbet ikram etti. "Al abla, iç. Kendine gelirsin." İnsanlar normalde su verir, bu çocuk, şerbet getirip vermişti. O kadar dilim damağım kurumuştu ki dibine kadar içtim. Çocuk elimdeki karton bardağı aldıktan sonra geriye çekildi.

Ağzımı açtığım anda başka biri söze daldı. "İyi misiniz?" Sesin geldiği tarafa baktığımda selvi boylu çocuk korkmuş gözlerle bana bakıyordu. "Değilim." Bu soruya cevap verdikten sonra etrafıma baktım. Burası İstanbul'du çünkü caddenin sonunda Galata Kulesini görüyordum. Ama sanki... çok değişmişti. Caddenin sonuna kadar uzanan uzun binalar yoktu. Onun yerine küçük  3 4 katlı evler bulunuyordu. Bütün evlerin renkleri aynıydı. Düzenli, dar cadde, bununla da kalmıyor, dört bir yanda şerbetçiler, gazeteciler, macuncular ve bakkallar vardı. Hatta Galata Kulesi'nin bulunduğu yerde daha fazla esnaf bulunuyordu.

Ve evet, bu iblis, dedim dedik çıkmıştı.

Çünkü geçmişe gitmiştim.

Bu anlaşılıyordu. Etrafımda duran insanların giyim tarzları bile benimkiyle hiç uyuşmuyordu. Üstümde bol bir tişört ve altımda da bol bir pantolon vardı. Onların üstünde ise çok benzer hatta aynı kıyafetler ve pantolonlar bulunuyordu. Hepsinin bir kısmı yırtık ve söküktü.
Bu lanet İblis, beni getire getire Lale Devri'ne mi getirdi? Anlaşılan bir şeyleri düzeltmemi istiyor.

Meraklı yüzlerin hepsi ne diyeceğimi tahmin etmeye çalışarak dik dik bana bakıyorlardı. "Biz hangi yıldayız?" Anlaşılan akıllarından böyle bir soru geçmiyordu ki fal taşı gibi açılmıştı gözleri. "Üff, siz de ne abarttınız. Alt tarafı bir soru sorduk." Omuzlarımı sıkkınca aşağı yukarı oynattım.

"1933." NE?! Yılı söyleyen adama baktım. Oturduğum bankın dibinde gazete okuyordu. Çok da umrunda gözükmüyordu bu olanlar. "1933 mü! Nasıl ya! A-atatürk, o, yaşıyor mu?" Aklıma ilk o gelmişti. Geçmişe gittiğimi biliyorum ama bu zamanlara geleceğimi tahmin etmemiştim. İçtenlikle gönderdiğim soru, garip bakışlarla alınmıştı. "Bu kadın deli." İnsanlar hamurdanmaya başladığında yine aynı adam gazatesinden bir sayfa açarak bana, o kutlu kişinin fotoğrafını gösterdi. Fotoğrafın sağ alt köşesinde 20 Nisan 1933 tarihi yazılmıştı. Adam gazeteyi yüzüme sallayarak "Evet." diyerek soruma cevap verdi. Artık emindim, eğer beni kandırmıyorlarsa 1933 yılındaki İstanbul'daydım.

BİNBİR DİLEĞİM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin