🦋

515 21 0
                                    

yetişkin içerik bulunuyor.

biraz düzenledim😔

🌻🌻

"özel falan değilsin. senin gibi elli tanesinin dibi düşüyor bana."

hyunjin saçlarını savurarak jisung'a karşı konuştuğunda karşısında giydiği siyah ve beyaz iki dar atletiyle dik dik ona bakan oğlan elleri belinde sinirle hahladı.

"sen benim gibisinin anca var olduğunu zannedersin, beyinsiz mahlukat. benimle yatan bir daha bir başkasıyla öpüşemiyor bile."

kibirle tırnaklarını incelerken sözlerini tamamlamış ve üzerine giymiş olduğu gri ekose ceketinin binbir uğraşla kollarının dirseklerine yakın bir kısmına inmesini sağlamıştı. pazılarını göstermek ve kas denen varlıktan hoşlandığını bildiği hyunjin adamını büyülemek istediği açıktı. hyunjin'in gözleri kaçamak bakışlarla pürüzsüz kaslı kollara kaydığında çaktırmadan yutkundu. changbin'inkilerden sönük olduğu kesindi ancak incecik vücuduna harika bir biçimde uyum sağlamıştı.

zaten minik duygular beslediğini bile kabul etmeyi asla istemediği bu afetten köşe bucak nasıl kaçacağını bilemezken onun kampüsün her bir yanında dibinde bitmesi yeterince çileden çıkarıcı değilmiş gibi bir de hyunjin'e çiftleşme(!) çağrısı yapıyordu -iki yaş- küçük olan. ciddi anlamda.

han jisung, seksi bulduğu erkeklerle sevişmeyi kendine ilke edinmiş bir fizik ikinci sınıf öğrencisiydi. lise başlarında adını duymaktan bile nefret ettiği pozitif bilim dalına son sınıfta radyoaktivite konusu sayesinde aşık olmuş ve son anda tercih listesinde başlara kondurmuştu. hala kararından pişman olmuş değil.

hyunjin ise üç buçuk aydır sanat kulübü sebebiyle tanışıklığı bulunan bir mimarlık son sınıf öğrencisiydi. kendisini kulübün katıldığı ilk toplantısında fark etmiş, o zamanlar kıpkırmızı olan saçlarının ve rockstar havasındaki giyinişinin fena hayranı olmuştu. kızgınlıktaki dişi kediler gibi kıçını dikeltip önüne atlamak istemiş ancak gururu ona hyunjin'in kendisinin ayağına gelmesinin makbul olacağını fısıldadığından kıçını yerinde -zor da olsa- tutabilmişti. daha sonra o gururunu tekrar tekrar ayaklar altına almıştı, orası ayrı bir mesele.

ilk görüşünün ardından iki üç hafta sonra hyunjin imaj değişikliğine gitmiş, saçlarını simsiyaha boyatarak önceki tarzının aksine çeşit çeşit ceketlerle manyak zengin olduğunu jisung'a fark ettirmişti. istisnasız her gün farklı bir ceketle kampüste ağaç diplerindeki masalardan birinde otururdu. jisung ise her gün onu izlediğinin farkında bile olmadan çim sahayı önüne alan kafede soğuk amerikanosunu içer, çikolatalı pastasını afiyetle yerdi.

zamanla hyunjin'in nelerden hoşlandığını öğrenir olmuştu. evvel zaman direkt isteğini belli ederek anında yatağına girdiği bedenleri unutmuş, bu çocuğun yavaşça ilgisini çekmeyi istemişti. aklını kullandığı yoktu, tamamiyle kalbini dinliyordu.

"ee, ne diyorsun? sevişecek miyiz? bak yatağı vesaire de ben ayarlıyorum. sen sadece kendini getir." sol elini ensesine atarak sağa sola bakınırken konuşmuştu, konuşurken hiçbir sorun yaşamıyordu ancak çocuğa bakarken nefesi düzensizleşiyordu.

"hayır dedim. ne yaparsan yap kabul etmeyeceğim zaten."

biliyordu işte. sırf ona karşı duyguları olduğundan, bakarken yalnız haz değil sevgi diye adlandırmakta yüz bulduğu bir düzine kelebek de hissediyor olduğundan kabul etmiyordu yalnızca. bilmiyordu jisung'un da benzer hisleri paylaştığını. yavaş yavaş ilerleyerek, usulca kalbine girmek istiyordu hyunjin. dan diye sondan başlayıp her şeyi karıştırmak değildi amacı.

fazla aşkı olan var mı?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin