Merhaba,
Kitapla ilgili birkaç soru gelmişti onları açıklamak istiyorum. Meraklılarına duyurulur :)
1: Şehadet serisi 4-5 kitaplık ama bağımsız serilerden oluşacak. (Şehadet - Vatan için, Şehadet - Millet için, Şehadet - Kuran için gibi gibi isimleri olacak.) Karakterlerin bir çoğunu tanıyacaksınız aslında bu hikaye sayesinde ama her kitabın ayrı baş kahramanları ve onların anlattığı hikayelerden uyarladığım ayrı konuları olacak. (Hepsi hazır sadece yazılmayı bekliyor) Yani tüm şehadet serisi, gerçek hayattaki o insanların anlattığı anılardan oluşacak. Olcay Komutan, Doğukan, Mubuka, Barış...
2: Şehadet - Vatan için kitabı şu anda finale yakın değil. Henüz ortalarında sayılırız. O yüzden keyfini çıkarın. Henüz aşk okuyamadık diyenlere de 'geliyorlar gümbür gümbür' demek istiyorum.
3: Bu kitapta tabi ki yakınlaşma sahneleri olacak ama dozunda. Sonuçta karakterlerimiz de bölümleri okuyor, yüz yüze bakarken sıkıntı yaşamayayım :D
4: Kitap olmasını istiyorum ama şimdilik buralarda yazmak daha keyifli. Bir gün kitap olmasına karar verirsem ilk sizin haberiniz olur merak etmeyin :)
Sanırım bu kadardı. Yine merak ettikleriniz varsa yoruma ya da mesaj kısmına yazabilirsiniz. Seviliyorsunuz (kalp)
*
Lütfen beğeni ve yorum yaparak hikayemizin daha geniş kitlelere ulaşmasına yardım edin. Siz isterseniz her şeyi başarırsınız.
Yazması benden, hak ettiği yere getirmek sizden :)
*
OLCAY
Konuştuk. Dakikaların saatlere nasıl dönüştüğünü anlamadan durmadan konuştuk. Daha doğrusu ben konuştum, karşımdaki üç meraklı fedai bana konuşacak yeni konular açtı. Geçmişim, şimdim, geleceğim...
İlmek ilmek sorgulandığım bir gece oluyordu. Belki de böyle bir fırsat bir daha ellerine geçmez diye her şeyi inciğine ciciğine kadar araştırıyorlardı. Haklıydılar da. Bu konuları ilk ve son kez konuşuyordum.
"Şimdi devrem yanlışım varsa düzelt."
Furkan, tabağına koyduğu boraninin son çatalını da ağzına attı ve birkaç saniye ağzındaki tat bitsin diye bekledi. Bir yandan da kollarını masaya dayayarak bana doğru hafifçe yaklaştı. "Babanın intikamı için mi bordo berenden vazgeçtin sen şimdi." İçmemişti ama içenlerden daha sarhoş muhabbeti varmış gibi hissettiriyordu. Aslında sinirini gizlemek adına bürünmüştü bu tavra. Bunca zamandır sakladıklarımdan dolayı beni de sinirlendirmek istiyordu. Fakat damarıma basma çabaları boşunaydı.
"Vazgeçtiğim bir şey yok."
Furkan'ın meydan okurcasına tek kaşı havalanırken "Aktiften pasife geçtim diyorsun," dedi. "Sahada olmayacaksan berenin renginin de bir önemi yok." Sinirli bir gülüş dudaklarımın kenarına yerleşti. Bu zevki ona tattırmamak adına önümde duran su bardağına uzandım ve gülüşümü arkasına saklayarak bir yudum aldım.
"Çünkü hepsi önemli."
Rakının verdiği çakırlıkla söze giren Deli "Ha bordo ha mavi. Görevini layıkıyla yaptıktan sonra isterse pembe taksın," dedi ve bir anda duraksadı. Parmaklarının arasında döndürdüğü bardağın dibinde kalan rakıyı fondipledi. Bir şey düşünmüş ama bunu dillendirmek adına rakıdan medet ummuş gibi duruyordu. "Yalnız komutanım," dedi bardağı masaya bırakırken. "Pembe sizin renginiz değil. Mor... Belki. Ama pembe ile Barbie'nin Ken'i gibi olursunuz, sarı sarı." Çok önemli bir çıkarım yapmış gibi, ciddi ciddi aklından geçirdiklerini dillendirmişti. Sanırım çakır keyiflikten bir tık öteye geçmişti bizimki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞEHADET
General FictionBu hikaye gerçek kişiler, olaylar ve mekanlar içermektedir. Mesleki gizlilikten ötürü isimlerde ufak kelime oyunları yapılmıştır. Lütfen okurken sadece kurgu gözüyle değil, yaşanmış olay örgüsüne bakın. Hikayenin çıkış noktası ilk bölümdedir. Keyifl...