62. bölüm

389 25 55
                                    

-sabah-

-Servet-

Bugün Servet onu bir türlü uyutmayan öksürüğü yüzünden erkenden uyanmıştır. Boğazını yumuşatmak için içtiği sular bugün fayda etmiyordur pek.

Kalktığında kahvaltıyı hazırlamaya başlar, güzel bir menemen yapar. Menemen'in kokusu tüm eve yayılmıştır, Mehmet de mutfağa gelir.

Mehmet: Günaydın.

Servet: Öğlen oldu, öğlen. Ne günaydını?

Mehmet: Ooo *menemeni görür* madem böyle yeteneklerin vardı niye önceden yapmadın? Kaç gündür ben yapıyorum yemekleri.

Servet: 2 gün yaptın alt tarafı. Neyse hadi geç otur, hazır bu da.

Mehmet: Getir getir, ohhh, mis gibi. Songül'ü de çağırsak mı? Kahvaltıyla uğraşmasın.

Servet: Bugün kontrole gidecek o, *saatine bakar* gitmiştir çoktan.

Mehmet: E biz bıraksaydık ya, niye haber vermediler?

Servet: Ben dedim akşam ama istemedi, Buse Naz'ı da giderken bırakacaklarmış.

Mehmet: E o zaman sen niye erkenden kalktın?

Servet: Şu öksürük uyutmadı.

Mehmet: Geçmedi mi hala?

Servet: Yok, yine uğraştıracak beni herhalde.

Kahvaltılarını ederler, Mehmet'in bazı işleri olduğu için kahvaltıdan sonra çıkar, Servet ise önceden aldığı öksürük ilaçlarına bakıyordur, son kullanma tarihlerine göre ayırmıştır. Birkaç ilaç içtikten sonra o da dışarıya çıkmıştır.

-akşam-

Servet gelirken elma almıştır, eve çıkarken Songül'ün kapısını çalar.

-Songül-

Servet ile oturma odasına geçtik.

Servet: Gelirken elma aldım, size de getirdim.

Songül: Çok güzel görünüyorlar.

Servet: Doktor ne dedi?

Songül: Bir sıkıntı yokmuş, omuzum iyileşti zaten, kolluğa gerek kalmadığını söyledi. Diğeri de iyileşti sayılır. Yani artık işime dönebilirim.

Servet: Sen yine de biraz daha dinlen, işe başlayınca durmuyorsun yerinde. Seni bilişime falan alsalar ya, ne işin var organizede?

Songül: Ben anlamam ki öyle şeylerden. Hem organizeyi seviyorum. Bir de siz sevseniz keşke.

Servet: Sana zarar veriyor ama...

Songül: O da tuzu biberi işte.

Servet: Olsun kızım sen yine de çok şey yapma, sakin sakin otur işte evinde biraz daha.

Songül: Ya oturuyorum da çok sıkılıyorum. Yapacak bir şey kalmadı.

Servet: E bize çık sıkıldığında, tavla oynarız.

Songül: Ben iyi oynarım tavlayı ama, önceden söyleyeyim.

Servet: Yani bizim de var hatrı sayılır bir tavla bilgimiz. Sen rahat ol.

Güldük. Birer kahve yaptım ve beraber içtik. Servet'in ara ara öksürmesi dikkatimi çekmişti.

Busecik ve Sadi geldiğinde Mehmet babayı da çağırıp beraber yemek yedik. Böyle çok güzeldik, bu masanın böyle kalabalık olması ve mutlu olmak çok hoşuma gidiyordu...

YENİ HAYATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin