Bir arkadaşım bana mesaj atmış. Diyor ki; beni etiketlersin diye oy vermiyorum jsjsjsjejsje
Arkadaşlar söz artık siz istemedikçe etiketleme falan olmayacak.. Bir oy verin bir yorum yapın laa!!😒😒 Çok sessiz tayfa var burada... Hayırlısı bakalım. Neysee
İyi okumalar...Ben büyük rüzgarları severim; büyük olsun
Aşkım da özlemim de hepsi, her şey ve mahzun.
İnsan bir yanınca Kerem misali yanmalı.
Uykudan bile mahşer gününde uyanmalı.
(Ahmet Muhip Dıranas)Piknikte artık son demlerdeydik. Herkes dağınık vaziyette oturuyor son enerji kırıntılarını harcıyordu.
Yaklaşık bir saat önce Emir Ali'nin Yusuf'a söylediği şeyi kafamdan uydurduğuma emin olmuştum. Çünkü birden ikisi hiçbir şey olmamış gibi çok koyu bir sohbete dalmıştı.
Ne sanmıştım ben Allah aşkına! Gerçekten bir şeyi veya birini kıskanmış bile olsa o kişinin ben olduğumu nereden çıkarmıştım ki?
O an kalbimin teklemesinden utandım. Benimle ilgisi bile olmayan bir konu için böyle heyecan yaşamam sinirimi bozdu.
Sonra birden Emir Ali'nin birini kıskandığını düşündüğüm için üzülmeye başladım. Onun birini kıskanması fikri bile, benim ,yine ve yine, hüzün dolu bir ruh haline bürünmeme sebep oluyordu.
Birden modumun düşmesiyle dalgın gözlerle etrafıma baktım. Oynayan çocuklara, birlikte gülüp eğlenen ailelere takıldı gözüm."Ya baba yapmadım ben!" Deyip kollarını göğsünde birleştiren küçük bir kıza takıldı gözüm.
"Tamam bebeğim yapmadın biliyorum" dedi babası da güven veren bir ses ve gülümsemeyle.
O kız çocuğu ne kadar şanslı olduğunu bilmiyordu büyük ihtimalle. Çünkü her kız çocuğu malesef sevgiyle büyümüyordu. O an aklıma yıllardır hiç düşünmediğim, hatta tam tersi bile isteye derinlere gömdüğüm bir anı gelip yerleşti...
Makbule hanım ve çocuklarının gelmesinin üstünden bir yıl kadar bir zaman geçmişti.
Ailedeki herkes artık alışmış ve kabullenmişti bu durumu. Ben hariç...Asla ama asla kabul edemiyordum. Hâlâ içimde bir yerlerde küçük Sahra annesi ve abisi için gizli gizli umut besliyordu. Onlar geleceklerdi bir gün. Küçük Sahra geleceklerinden o kadar emindi ki.
Ama hiç gelmediler...Benim yavaş yavaş umudumu kaybettiğim zamanlardı. Bile isteye sürekli halamın yatağında uyuyaklamış gibi yapıyordum. Çünkü o eve gitmek de o insanları görmek de istemiyordum.
Melek yani "kardeşim" sürekli benim eşyalarımı istiyordu. Oyuncak, toka, elbise...
Bazen üstümde ne görse istiyor, annesi Makbule hanım da "ver giysin ne olacak? Beraber giyin işte" deyip duruyordu.
Ama ben istemiyordum işte! Niye kıyafetlerimi istiyordu ki?
Bir gün halam kuzeninin evine gitmişti. O gün Melek yine çok sevdiğim bir elbisemi istedi. Dizlerimin üstünde biten pembe ve kabarık bir elbiseydi. Onu geçen bayramda annem almıştı bana. Elbiseyi annem gelip bana giydirmeden asla giymem deyip dolabımın bir köşesinde terk etmiştim resmen.
Ama Melek nasıl olduysa görmüş ve istemişti. Ben de bağırıp ona kızmıştım.
O, sinirle bana bakıp "senin annen kötü! Seni bırakmış! Bir adama bile kaçmış" deyince kendimi tutamamış ve onu dövdüm.
Bunu gören Makbule hanım beni itip tek bir tokat atmıştı. Ama o tek tokat yetmiş de artmıştı. O kadar sertti ki başımın ve yanağımın çok acıdığını, hızla yere düştüğümü hatırlıyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAHRA: (Gizli Sevdam)
Fiksi Umum"BEN SANA AŞIĞIM ÇÜNKÜ EMİR ALİ!" Boğazım yırtılırcasına bağırmıştım. Aşığım ben sana be adam.. Şok olmuş bir şekilde baktı bana. "Ne?" Dedi fısıltıyla. Ama bende artık anlatacak güç kalmamıştı. Bunu bir kere daha sesli bir şekilde söyleyemezdi...