Şimdi ne yapmam gerekiyordu, hiç bilmiyorum. Otistik bir ikizim vardı. İsmi olmayan bir çocuktu. Bugüne dek hiç bir şeyi olmayan. Dayım bizi kulübeye bıraktığında ne yapmam gerektiğini hiç bilmiyordum.
"Ben size yiyecek bir şeyler getireyim." deyip gitti.
Bir saat kadar sonra geldiğindeyse beklentilerimi şaşırtıp ev yemeği getirmişti.
Kardeşime yemeğini yedirirken sinirim hala geçmemişti.
Dayımsa bir yandan yemeğini yiyor bir yandan da benden bir şeyler öğrenmeye çalışıyordu.
"Dayı. Biz doğunca onu kaçırmışlar. Ardından da otizmli olduğunu öğrenince birine vermişler baksın diye. Ama adamda gördüğün gibi bakmamış ona. Şu haline bir bak. Annem ve babam onu hep öldü zannetmiş. Otistik. Onunla nasıl ilgilenmem gerektiğini bile bilmiyorum."
"Yarın bir doktora gider öğreniriz. Onunla nasıl ilgileneceğimizi. Üzülme."
"Ona bir isim bile vermemişler!"
"Deniz, acı onların gözünü kör etmiş. Lütfen. Üzülme bu kadar. Tamam. Söz veriyorum. Ona bir isim de vereceğiz."
"Dayı, nasıl üzülmeyeyim? Kendilerini ne sanıyorlar?"
"Tamam dayıcım. Üzülme! Ama bak burda kalmakla bu iş yürümez. Sizin ciddi anlamda bir eve ihtiyacınız var. Onun yeni kıyafetlere. Şimdilik benim eve gidelim. Yemeğiniz bitince. Yemeğin bitene kadar kardeşine bir isim düşün bakalım." dedi.
"Demir, olsun. Aklımdan ilk geçen isim bu." dediğimde gülümseyip başını salladı.
Ben de yemeğimi yiyince yeniden yola koyulduk. Daha biraz evvel isim verdiğim kardeşim ise bu kadar gezmekten hoşlanmış görünüyordu. Mehmet Saim'in evine geldiğimizde ise o önden Demir'i çıkarmış ben de küçük valizimi ve sırt çantamı alıp yukarı çıkmıştım. Diğer eşyaları ise oradaki çalışanlar getirmişti arkamızdan.
Girer girmez Demir'e bakıp "Hadi Dayıcığım. Gel bir duşa girelim." dedi.
"Yardım edeyim mi ben?" dediğimde "Yok biz hallederiz. Sen sadece kıyafetlerini hazırla." dedi.
"İyi de onun kıyafetlerini getirmemişlerdi. Yani yok." dedim. "Nimet'e söyle. Benimkilerden çıkartsın. Yarın okul çıkışında Yasin'le birlikte gidip bir şeyler alın. Biz de sabah erkenden doktora gidelim." dedi.
"Yarın okula gitmesem? Doktora ben de gelsem?" dediğimde gözlerini devirip "Onu yemem. Hem belki sana bir sürpriz bile hazırlarız." deyip Demir'e göz kırptı.
"Tamam." deyip bir anda Yasin'le gitmemi söylediğini farkettim. "Ama neden Yasin'le gidiyoruz ki? Yalnız da yapabilirim bunu." dediğimde "Yalnız kalmamanız gerekiyor, Deniz. Herkesin gözü bizim üstümüzde. Boş anımızı kolluyorlar." dedi.
İyi de bugüne dek kimse bir şey yapmadı ki? Kendi sorunlarımız dışında kimse bize bir şey yapmamıştı. Hem zaten biri bana bir şey yapacak olsa Yasin ne yapabilirdi ki? Eninde sonunda kavgacı bir serseri olmak dışında ne meziyeti vardı, Allah aşkına?
Beni nasıl koruyacaksa?
Daha fazla ısrar etmek istemedim. Nimet'le gidip Demir için kıyafet çıkardık dayımın yatağının üzerine. Sonrasında misafir odasına geçip valizimden geceliğimi çıkartıp üzerimi değiştirdim.
Tam yatağa girmek üzereyken dayım seslendi. "O odada mı yatacaksın?"
"Bilmem. En uygun yer burası herhalde bilemedim." dedim. Oda "Tamam. Üst katta benim odamın yanında boş odalar var. Yarın mobilya alalım orada yatarsınız olur mu?" dedi. "Demir nereye yatacak?" dediğimde bir süre ses gelmedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kirli Beyaz Kedi
General FictionKulağıma bir şarkı mırıldanıyordu... Bugüne dek hiç duymadığım bir şarkı... Onun şarkı söyleyebileceğine inanabilir miydim? Yok, bu sesi tanımasam inanmazdım. Aynı kişi olamazdı... Ama Çok Güzel Söylüyordu.. Çokkk... Nasılsın kızım anlat bana hikaye...