8 Aralık "1993 - 1994" arası savaş zamanı
Savaşın içinden binlerce insandan bir tanesi(6. Son mektup)
Emir Bâsar'ın mektubu;
Burada, her yerde kan, vahşet, savaşın acı çığlıkları var. Bunlar daha saydıklarım arasında en hafif olanları, daha sayamayacağım binlerce şey var. Oğlumu yarı çıplak halde, daha sekiz yaşında olan oğlumu, kalbinden ve kafasından vurulmuş halde buldum. Oğlumu enkazda bırakmak zorunda kaldım üstümüze fırlatılan havadaki bombalar adeta bizi ölüm meleği azrail gibi yok ediyorlardı. Mayınlıyorlardı. Çok canımız yanıyor, nice evlatlar yok oldu. Bir çok insan açlıktan, susuzluktan, tozlu dumanlı hava yüzünden hayatını kaybetti. Kaybetmeye de devam ediyor. Az önce gür bir ses duydum, yakınlarda bir yerde bir çok insanı daha vurdular saniyeler içerisinde. Durmuyorlar. Çıldırmışlar. Her yerde kollar, eller, ayaklar, vücutlar, kafalar ve bir çok cesetler var. İnsanlar etraflarına bakıp çöküyörlar, bu vahşet tablo yüzünden intihar ediyorlar. Çocuklarını, ailelerini her şeyi arkada bırakıp acısız ölümü seçiyorlar. Haklılar. Eskiden sefalet içinde yaşıyorduk ama ailelerimiz, çocuklarımız, insanlarımız, huzurumuz vardı. Şimdi ne o huzurlu yuvalar var ne de o sefalet içinde yaşadığımız güzellik. Gözü dönmüş insanoğlu yüzünden sadece saf kan var. Yardıma ihtiyaçları var. Milyonlarca kişi kayboldu. Kentte ölü kokusu yayılmaya başladı. Herkes veba olmuş gibi, kanser olmuş gibi kan kusuyor. Hastalık yayıldı. Kızım oğlumdan üç gün sonra hastalanarak hayatını kaybetti.
Bu yazdıklarım umarım birilerinin eline geçmiştir, çünkü bu sadece benim tarafımdan anlatılmış, kağıda dökülmüş acı dolu cümleler. Benim gibi benden daha kötü nice insan var. Allah'ın merhametine sığınıp arkamda bıraktığım insanlara yardım edin. Bunca insanı arkamda bırakacağım çünkü üç saat önce karım da öldü. Artık yaşayacak hiç bir nedenim kalmadı.EMİR BASAR.
Bahreyn Cezayir'e savaş açmadan önce
Günlerden bir gün 1989 - 1990 savaş öncesi.Güneşli ve zor bir günün ardından tarlada çalışan karısını da alarak at arabasına binip eve gitmek ve dinlenmek için çarçabuk arabayı bağlayıp yola koyulmuştu orta yaşlı adam. Pek de kısa olmayan eve dönüş yolunda karısıyla sohbet ederek geçirmiş arada arabayı da sürüp sıcak yuvalarına her gün olduğunu gibi yine dönmüşlerdi.
Adam kendisine koşarak gelen pasaklı çocuğu tanıyıp küçük bir tebessüm etmiş ve oğlunun yanına varmasını beklemişti. Yanına gelen oğlunu kucaklayıp sarılıp öperken annesi ve 15 yaşındaki kızı onları tebessümle izliyordu. Babasına sokulan küçük çocuk ablasının akşam yemeğine çağırmasıyla hemen ablasına sığınmıştı bu sefer. Adam da gülümseyip karısı gibi arabadan inip, arabayı açmış atı bağlamış ve ev halkının yanına gelmişti günün sonunda. Her zamanki huzur dolu zamanların tadını çıkararak yemeklerini yemişlerdi.
Adam eline aldığı oldukça yıpranmış eski televizyon kumandası ile siyah beyaz ekranlı televizyonu açarken hala oldukça mutlu ve huzurluydu, lakin televizyondan gelen sesler ve konuşmalar kulaklarını dolduğunda derin bir iç çekmişti.
Televizyonda geçen "Cezayir, Bahreyn'den özgürlük hakları istedi" yazısını okurken içinden düşüncelere dalmıştı çoktan.
Adam, karısının onu kolundan tutarak "Emir, bu kadar çok mu kötü durumda ülkemiz?" diyerek zor bir soru sormasına karşın adam ilk oyuna dalmış çocuklarına sonra ise karısına bakarak ağır bir baş sallama ile onu yanıtlamıştı.15 Eylül "1993 - 1994" arası savaş zamanı.
Savaş içinden binlerce insandan bir tanesi.(5. Mektup)
İsimsiz mektup;
Burada insanlık namına bir şey kalmadı. Herkes canlı cansız her şey bir bir yakılıp kül ediliyor. Tam sekiz haftadır annemin cesedini arıyorum ama bulamadım. Ceset dedim çünkü yardım getirilen bölgeden başka yerde canlı varlık yok. Her yer parçalara ayrıldı. Yemek ve su ihtiyacımız çok daha kısıtlanmaya başladı, kalan insanlara yetmemeye başladı. Sağlık açısından da, özellikle çocuklar ve yaşlılar çok fazla etkileniyor. Yaralılara hiç bir müdahale yapılmıyor. Kısa bir süre dayanamayıp ölüyorlar. Yiyecekler pislenmesine rağmen yemek zorunda kalıyoruz. Allah'ın mehametine sığınıp bize yardım eli uzatın. Lütfen. Daha çok katliam olmadan durdurun bu zalim insanları. Kurtarın bizi. Bu enkaz ve yığınlardan kalan sağlam battaniye, tahtalar, demirler sopalar, herşeyle sığınak yapmaya çalıştık, çabaladık lakin elimizden çok az şey geliyor. Tek tek devrilen insanlar görmüyorum her saat. Durum ilerledikçe hiç bir canlı kalmayacak burada, yanıp kül olacağız Ebu leheb ve yancıları misali.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
6 Mektup
Short Story°Öylesine yazılmış bir kısa hikayedir. °Hiç bir gerçeklik payı yoktur.