İyi okumalar! 🎀
Son kez köşesi kırık aynaya bakarak saçlarımı düzeltip geriye çekildim. Şöyle bi bakınca iş görüşmesine hazır gibi görünüyordum. Yani sanırım. Daha önce hiç böyle ciddi ciddi iş görüşmesine gitmemiştim. Garsonluk gibi birçok işte çalışmıştım, beni ve geçmişimi pek irdelemeyecekleri yerlerde yani. Bu seferki farklıydı, heyecanlıydım üstelik. İlk defa kendim için çabalıyor gibi hissediyordum.
Çalıştığım mekanlardan birinde tanıştığım, aynı vardiyada olduğumuz bir kız bahsetmişti bu işten, haftada iki gün sahne alacak bir solist aradıklarından. "Sesin güzel mi? Burda kazandığından daha çok kazanırsın, hem daha iyi bir mekan. Rahat edersin." dediğinde önce sessiz kaldım. "Nasıl olacak ki o? Benim gibi birini ne diye sahneye çıkarsınlar?" dedim. "Kızım için geçmiş senin. Ne bu baygın baygın ümitsiz haller? Git bir dene şansını, sesini de beğenirlerse alırlar belki işe." Hala ona boş bakışlarla baktığımı görünce "Aman ne yaparsan yap, senin muhabbetin de hiç çekilmiyor!" diye sitemle devam etti. O söylenerek yanımdan uzaklaşırken düşünüyordum, sesim güzel miydi? Yani hep şarkı söylerdim ben ama.. Ama sahneye çıkıp söylemekle bu bir değildi ki.. Hala bu düşünceler beynimde dönüp duruyordu. Ama günün ilerleyen saatlerinde daha emindim, en azından şansımı deneyecektim.
Ertesi gün bir boşlukta söylediği mekana gittim, yetkili olduğunu düşündüğüm bir kadınla tanışıp durumdan bahsedince orkestrayla birkaç şarkı söylememi istedi. Biraz zorlansam da birkaç şarkı sonra daha iyiydim. Biraz sonra mekanda az önce tanıştığım kadın, Beril, bana bugünün tarihini verip "Tolga Bey geldiğinde mutlaka gel, onunla şartları görüşün ve bir an önce başla. Bayıldım sesine! Sahne tecrübesi edindikçe daha da güzel performansların olacaktır eminim!" dedi. Sanki içimde o garip kelebeklerden vardı, çok mutlu olmuştum. Kendim için, mutlu olabileceğim bir iş için çabalıyordum ve gerçekten bir şeyler olacak gibiydi.
Bugün o gündü. Üstüme geçen sene Cesur ve Yaman'ın doğum günümde hediye ettiği, kim bilir ne zorluklarla aldığı siyah elbisemi giydim. Çocukken üçümüze de doğum günleri belirlemiştik. Her sene küçücük de olsa bir kutlama yapar, birlikte geçirirdik o günleri. "Sanki bunu giymeye çok yerim var da kendinizi zorladınız bu kadar. Ne gerek vardı elbiseye? Hayır hiç giydiğimi de görmemişsinizdir, ne mana cidden çözemedim. Artık kağıt toplamaya çıkarken giyerim." diye kızmıştım onlara ama sonra çok gülmüştük. O günden sonra bu elbiseyi sadece Yaman için seçtiğimiz doğum gününde giymiştim. İkincisi bu güne kısmetmiş. Saçlarımı ve makyajı da hallettiğimde hazırdım.
Dün Cesur'la Yaman çıktıktan sonra içimde ne varsa ağlayıp boşaltmıştım. Akşama kadar yatakta düşününce yaşananların canımı bu kadar yakmaması gerektiğini düşünmeye başlamıştım. Bugün daha iyi hissediyordum. Mekana ilk gittiğimdeki gibi heyecanlanamıyordum ama yine de hevesliydim.
Mekanın kapısına geldiğimde biraz tedirgin oldum. Hadi Asi, ha gayret. Yavaş yavaş içeriye girip etrafa biraz bakındım. Saat daha erkendi, o yüzden olmalı ki içerisi çok sakindi. Beril'i görünce yanına gidip selam verdim. Beni ileride bir masaya, Tolga dediği adamın yanına götürdü.
"Hoşgeldin, Tolga ben. Gel, otur böyle." diye lafa girdi. "Asi ben de." dedim. Karşısındaki sandalyeye her an kalkacakmışçasına oturdum. "Evet, Beril bahsetti senden. İsmin enteresanmış. Bi' hikayesi falan mı var diye merak ettim doğrusu." söyledikleriyle hiç ilgilenmiyordum, oturduğum yerde rahatsızdım. Tolga denen heriften pek haz etmemiştim. İçsel bi huzursuzluktu aslında benimki, yanlış bir hareketi olmamıştı. Hoş, olsaydı yaptığına pişman ederdim zaten.
Boş bir ifadeyle gözlerinin içine bakarken "İş konusunu halletsek..." dediğimde hafif gülümsedi ve "Muhabbeti pek sevmiyoruz anlaşılan. Peki o zaman, iş konuşalım." dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kalbi hepten kırıklara
Teen Fictionasi & alaz. ikisinin de sokaklarda büyüdüğü bir evren.