𝘿𝙤𝙣'𝙩 𝙆𝙣𝙤𝙬 𝙒𝙝𝙖𝙩 𝙏𝙤 𝘿𝙤.

386 50 98
                                    

İyi okumalar^~^

..

Yoongi

Pekala, bunu bir kez daha yapmam dedikten sonra merakıma yenik düşerek Jimin'le birlikte, Jimin'in ısrarlarına rağmen gelmiştim. Sadece küçük bir bilgi alış verişi yapacağını söylemişti. Bu alış verişlerini de genelde barlarda yapardı. Sabahları pek fazla insan olmaz, olsa bile kafaları ayık olmaz diyeydi. Pekala, hak vermiştim. Etrafta olan tek tük insan vardı ve hiçbiri kafasını kaldıramıyordu. Ben de Jimin'in beni oturttuğu yerde sessizce ayaklarımı sallıyordum.

Elimde bir bardak meyve suyu vardı. Birileri bulaşmasın diye de kafamı kaldırıp, kimseyle göz teması kurmamaya çalışıyordum.

Meyve suyunun sonlarına doğru gelmemle birlikte kafamı kaldırmış ve Jimin'in gelip gelmediğine bakmıştım. Kimse yoktu. Bu yüzden derin bir nefes verip, meyve suyumu içmeye devam etmiştim. Diğerlerinin başka bir işi olduğu için bugün tek başımaydım. Yoksa Jimin, hiçbir koşulda beni tek bırakmazdı.

Derin bir nefes verdikten sonra bakışlarımı tekrar kaldırmış ve sabah olmasına rağmen kısık müzik eşliğinde dans eden çifte bakmıştım. Tabii yine hızlıca çevirmiştim bakışlarımı ama aklıma, Jimin'le daha sevgili olmadan önce ettiğimiz dans gelmişti aklıma.
Çok güzel ve bir tık da uygunsuz bir andı ama o gün çok güzel hissetmiştim. Jimin'i de ilk kez o gün öpmüştüm. Bunları yaparken kalp atışlarım hep hızlıydı ve şimdi, bu şekilde bile hatırlamak kalp atışlarımı hızlandırmıştı.

Yüzümdeki gülümsemeye hakim olmaya çalışarak ayaklarımı sallamış ve yanımda hissettiğim hareketlilikle, Jimin'in geldiğini sanarak kafamı kaldırıp yanıma oturan kişiye bakmıştım. Yanıma Jimin'in oturmasını beklerken, daha önce hiç görmediğim bir erkek bedeniyle kaşlarımı çatmış ve sorununun ne olduğunu anlamak ister gibi ona bakmıştım. Adam pek tekin birisi gibi durmuyordu ama Jimin varken bu adam bana hiçbir şey yapamazdı.

Doğru ya şu an Jimin yoktu.

Bakışlarımı Jimin'i görmek amaçlı etrafta gezdirsem de, kimse yoktu. Tek tük insan topluluğunun çoğu kafalarını koymuş uyuyorlardı.

Bu adamın yanında durmak istemediğim için ayağa kalkmış ama bileğimden tutulmamla birlikte duraksamıştım.

"Nereye gidiyorsun güzellik? Daha tanışmadık."

Elimi sertçe tutuşundan kurtarmış ve onu duymadığımı belirtircesine, bir kez daha uzaklaşmaya çalışmıştım. Dövüşmeyi bilmezdim bu yüzden geride kalarak ilerlemek her zaman daha iyiydi. Bu adam pes edecekmiş gibi durmadığından, beni belimden tutarak yanına oturtmuş ve tırnaklarını sertçe belime geçirmişti.

"Bıraksana beni!"

"Yok. Biraz eğlenelim bırakırız."

Sinirle adama tokat atmış ve kafasının yana doğru çevrilmesine sebep olmuştum. Adam, burnundan derin bir soluk almış, sinirlendiği her halinden belli olan bakışlarla bana baktığı an elinden kurtulmak için ayağa kalkmaya çalısmış ve belime bir kez daha geçirdiği tırnaklarıyla kalkamamıştım. Acıtmıştı ve eminim ki şu an tırnaklarının bulunduğu yer kanamıştı. Hissetmiştim bile.

Dolan gözlerimle bir kez daha onu iktirmeye çalısmıştım. Sarhoş gibi durmuyordu. Adamın kişiliği kötüydü. Beni daha sıkı tuttukça ağzını burnunu kırmak istiyordum.

"Beni bıraksana! Ölmek mi istiyorsun!?"

Sesimi yükselterek adama karşı bağırmış ve bu sefer tokat yiyen taraf olmamla sinirle dişlerimi sıkmıştım.

"Eh, yeter be. Kes çeneni. Seni evime götüreyim de, doğru durmayı öğren."

Sinirden ve biraz da panikten titreyen elimle, sabır çekercesine gözlerimi kapattım. Jimin normalde yanıma silah vermesine rağmen bu sefer bilgi için geldiğimizi, gerek olmadığını söyleyerek bana hiçbir şey vermemişti. Yanımda kendimi koruyacağım bir alet yoktu yani. Bir kez daha adamı iktirmeye çalışmıştım ama olmuyordu. Bu durum gittikçe sinirimi bozmaya başlamıştı. Gerçekten böyle insanlarla karşılaşmaktan nefret ediyordum.

Dahlia : Yoonmin ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin