Soğuk demirlere parmaklarımı değdirerek birkaç basamaktan çıktım. Heyecanla beklediğim o iş yemeğinin olduğu restoranta giriş yapmıştım ve açıkçası kendime olan güvenim, girmemle uçup gitmişti.
Yerimde birkaç saniye durup bizimkilerin hangi masada olduğunu bulmaya çalıştım. Gözüme ilişen siyah gömleğin sahibi ben buradayım der gibi dursa da, onun yanında oturan mağazadaki çekici adam tüm gözleri üzerinde topluyordu. Tanımadığım birkaç kişi ve Anıl da vardı masada.
Bir gülümseme kondurdum dudaklarıma ve topuklu ayakkabılarımın yüksek sesini çıkartmasına izin vererek masaya doğru ilerledim.
"Selam, umarım yetişebilmişimdir."
Gölge, gözlerine sahip çıkamayarak beni baştan sona süzünce bir kıkırdama döküldü kırmızı dudaklarımdan. Onun tam karşısına oturup bacak bacak üstüne attım.
Tam ağzını aralamıştı ki, benim o adamım konuşmaya başladı.
Benim o adamım mı? Neyden bahsediyordum ben?
"Size çok yakışacağını söylemiştim. Burada karşılaşmamızı neye borçluyuz acaba?"
Gülümseyerek gözlerimle teşekkür ettim. "Koca bir tesadüf olsa gerek."
Gölgenin bakışları bir alev gibi ikimiz üzerinde gidip geliyor, her geçen saniyede daha can alıcı oluyordu. Sadece susmuş, anlam vermeye çalışarak bizi dinliyordu.
"Hayır, buna tesadüf diyemeyiz. Karşılaşmamız gerekmiş ki, kader bizi bir araya getirdi."
Gölgenin sinirli kahkasıyla birden herkes ona döndü. Bu ortamın tuhaf gerginliğinden bozulan sinirimle yükselen kahkahayı engellemeye çalışarak ellerimi dudaklarıma götürdüm. Tuhaftı çünkü Gölge toplumda gülmezdi.
O hiç gülmezdi.
"Kader tam bir oyunbozan."
İmalı konuşmasını gözardı etmeye çalıştım fakat bana olan bakışları buna izin vermiyordu. Boğazımı temizleyip, o adama döndüm.
"Kendi suçunu kadere atan insanlara hayret ediyorum doğrusu," dedim Gölgeyi ima ederek. Mesaj doğru yere ulaşmıştı ki kendini tutamayarak konuşmaya başladı.
"Neden öyle düşünüyorsunuz Saye Hanım? Kader her zaman suçluydu."
En sonunda ona döndüğümde sakin kalmaya çalıştım. Ailemi benden alan ve beni dehşet bir tehlikeye sokan adamı haklı çıkarmamı mı bekliyordu gerçekten? Asla böyle bir şey mümkün değildi. "Her neyse," dedim lafı daha fazla uzatmayarak. Gözlerini benden çekip diğer adama döndüğünde gecenin yeni başladığını anlamıştım.
Anılın sessizliği bir şeyleri çözmeye çalışıyormuş gibi yük veriyordu insana. Üstelememesini umdum.
"Tamam o zaman," diyerek bana tek taraflı bir gülümseme yolladı adam. "Ben Berkan Gümüşçü, çok memnun oldum."
"Bende çok memnun oldum." Elimi masada ona doğru uzatarak gülümsedim. Gölgenin bakışları buluşan ellerimizde durduğunda kaşları çatıldı. Boğazını temizleyerek diğerlerine döndü.
En sonunda gecenin daha normal ilerlemesini umarak menüye göz gezdirdim. Kararımı verip garsona seslendim.
"Fettucini Alfrefo."
Gölge dediğimi duymamış gibi yaparak aynısını sipariş verdi fakat bariz bir şekilde kulakları bendeydi. Kendimce gülümseyip tekrar ciddi kalmaya çalıştım. Garson herkesin siparişini aldıktan sonra yanımızdan uzaklaştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gölge Operasyonu: Ruhların Dansı
Tiểu Thuyết ChungÖrgütte ajan olan Saye'nin verilen yeni görevini başarıyla tamamlayacağından hiç şüphesi yoktu. Ancak karşısındaki kişi, tüm dünyanın aradığı ve en değerli taşlara sahip olan Gölge Asiydi. Her kapı bir çıkmaz sokağa açılıyordu. İçinden çıkamayacağı...