1. Bölüm

8 2 0
                                    

Yaşıyordum,hayattaydım,nefes alıyordum. Peki,ne için? Kim için? Bu hayata beni bağlayan şey neydi? İşte bu soruların cevapları bende yoktu. Cevaplarını bulmak,benim için imkansızdı. Geçen sene gelen mektupla bakışıyordum. 2024 yılındayız evet,ama eve mektup gelmişti. Bu duruma bende şaşıyordum. Normal değildi çünkü. Mesaj diye bir şey keşfedilmişti. Galiba geri kafalılar.
Geçen sene bu mektup,bana bir iş teklifi sunmuştu,ama bunu reddetmiştim. Şimdi ise dara düşmüştüm. Neden mi? Çünkü bu çalıştığım şirketin sikik patronu yerime başka birini bulup beni atmıştı. Şimdi ise bu mektuba bakıyordum. Acaba teklif hâlâ geçerli mi? İçinde telefon numarası da vardı. Bence denemekten zarar gelmezdi. Telefonumu çıkarıp içinde yazan numarayı aradım. İlk çalışta açıldı. Telefondan bir erkek sesi duyuldu. “Merhabalar, burası Missing Holding. Size nasıl yardımcı olabilirim?” Derin bir nefes aldım. “Ben bir iş teklifi için aramıştım.” Adam birden ciddileşti.Oturduğu yerden doğrulduğunu hissettim.
“Buyurun,sizi dinliyorum.”
“Bana geçen sene gelen mektupta bir asistan aradığınız yazıyor. Teklif hala geçerli mi?” Adam bir anlığına duraksadı. Telefondan klavye seslerini işittim. Anlaşılan bilgisayardan böyle bir şey olup olmadığını kontrol ediyordu. Adam, birkaç tuşa daha bastıktan sonra geri döndü.
“Kumsal Aksoy ile mi görüşüyorum?”
“Evet,benim.” Adam bir daha bilgisayara dönmüştü. Bilgisayardan yine bir şeyler kurcaladıktan sonra yine telefona döndü. “Evet hanımefendi, teklifimiz hala geçerli. Kabul ediyor musunuz?” Bunun hakkında ayrıntılı bir şekilde düşünmemiştim. Fevri bir şekilde davranıp sadece numarayı aramıştım. İçime derin bir nefes çektim. Aramıştım artık, ve zor durumdaydım. Yapmak zorundaydım. Eğer kabul etmezsem işsiz kalacaktım.
“Evet,kabul ediyorum.”
Beş dakika sonra adam,bana iş teklifi için bir belge yolladı ve imzalamamı istedi. Sanal imzamı attım ve adama geri gönderdim. Yalnız şöyle bir sorunumuz vardı ki; ben onların teklifini kabul edene kadar, onlar başka bir şehire geçiş yapmışlardı ve baya ünlenmişlerdi. İnternetten biraz daha araştırdım bu holdingi. Yarın ise İstanbul’a uçağım vardı. İzmir’de yaşıyordum. Yolculuk sadece 2 saat sürecekti. Uçak,yer ve yemek masraflarını şirket karşılayacaktı. Bugün imzaladığım belge ise,sadece bir önizlemeydi. Yarın, gerçek bir görüşme olacaktı. Uçakta tek yapmak istediğim, kulaklıkraımı takıp, müzik eşliğinde huzurlu bir yolculuk yapmak.
Kucağımdaki dizüstü bilgisayarımı yatağımda, hemen yanıma bıraktım. Gözlerim ekrana bakmaktan ağrımıştı. Saat gecenin bilmem kaçıydı. Birde erken yatacağım diyordun, baya erken yanlız. Biraz daha geç yatsaydın. Ah be içses, sende bir sus artık. Kendi kendine konuşana deli derlermiş, ben artık çığır açtım. Cevap bile veriyorum.
Gri pijama takımımı üzerime geçirdim ve kendimi yatağa attım. Sabahtan beri evdeydim. Peki, neydi bu üzerimdeki yorgunluk? Hem de hiçbir şey yapmamama rağmen? Bu düşünceleri boş verip kendimi rüyaların derinlerine bıraktım.
                            ....
Alarmımın sesiyle gözlerimi hafifçe araladım. Saat kaçtı? Neden güneş yoktu? Birden aklıma dün gece yaptıklarım geldi. Doğru ya, uçağım vardı benim. İstanbul’a uçacaktım. Yataktan fırladım ve hemen banyoya yöneldim. Sıcak ve hızlı bir duş aldım. Dolabımdan siyah, crop top ve mavi, İspanyol paça kotumu üzerime geçirdim. Kestane rengi, uzun saçlarımı ise salık bırakmaya karar verdim. Şu sanal imzayı attıktan sonra valizimi hazırladığım için valizim hazır bir şekilde kapının oradaydı. Geri kalan eşyalarımı ise bir nakliyeciyle konuşup halletmeliydim. Evden çıkıp kapıyı üç defa kilitledim. Galiba burayı özleyecektim. Hemde çok...
Havaalanına zamanında yetişebilmiştim. Ama uçağın kalkmasına 5 dakika vardı! Çok hızlı olmalıydım. Buraya kadar gelmişken uçağı kaçırmak istemiyordum. Güvenlikten geçtikten sonra gişelere doğru yürüdüm. Sıraya girdim ve beklemeye başladım. Sıra çok uzun değildi zaten, yetişirim diye düşündüm.
Birden kolumdan tutulup kenara itilmemle dengem şaştı. Dengemi düzelttikten sonra beni iten puşta döndüm. “Ya kardeşim, görmüyor musun? Sıra va-“ Adamın boyuna bak be.  2 metre vardır bu.
Lafımı tamamladım. “Sıra var. Nereye geçmeye çalışıyorsunuz?” Adamın koyu kahve gözleri benimkilerle buluştu. Adam, bana ifadesiz bir şekilde bakıyordu. Beni takmadan önüme geçti ve önümdeki kişinin de tam önüne geçecekti ki kolunu tuttum. “Beyefendi, ne yapmaya çalışıyorsunuz siz? Biz de burada sıra bekliyoruz. Arkaya geçin!” Adam bu sefer bana kaşlarını çatarak baktı.
“Hanımefendi, sizinle boşa zaman harcamayacağım. Uçağa yetişmem gerekiyor.” Kolunu sertçe elimden çekti ve herkesi es geçerek en önde yerini aldı.
Gişedeki işimi hallettikten sonra koşarak uçakların bulunduğu arenaya girdim. Kolumda sadece kol çantam vardı. Valizimi gişeye bırakmıştım. Biletimde yazan koltuk numaramı buldum ve hemen yerleştim. Koltuğum cam kenarındaydı. En ideal yer.
Yanımdaki koltuğa birinin oturduğunu hissedince bakışlarımı o yöne çevirdim. Ne? Gişede tartıştığım o adam hemen yanımda oturuyordu. O da bunu beklemiyor olacak ki şaşkın bakışları beni buldu. Dolgun dudaklarının arasından bir kelime çıktı.
“Sen..."

Kum TanesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin