Tereddütle elini kaldırıp zile bastı.
Dünkü manzaradan sonra ne kendisine acı çektirmek ne de Jisoo'nun asla sahip olamayacağı aşk dolu bakışlarını görmek istemiyordu ama o sonunda buradaydı.
"Hoşgeldin!"
Tatlı bir tebessümle ona bakan Jisoo'yu görmek bir nebze kalbini acıtmıştı.
"Hoşbuldum."
Jisoo yerdeki sepeti alıp ona uzattı. "Al bakalım."
"Sepet?"
"Pikniğe gidebiliriz diye düşündüm. Ne dersin?"
Taehyung nazikçe sepete uzanıp başını salladı. "Harika bir fikir."
Jisoo kapıyı çekip kitledikten sonra ona döndü. "Ee, nasılsın?"
Taehyung ona bakıp sırıttı. Bu biraz hayal gibiydi. "Ben çok iyiyim. Asıl sen nasılsın?"
"Ben de iyiyim." Yavaşça yürümeye başladılar.
"Aslında o gün sana çok mahcup oldum. Teşekkür ederim. Bir şey sormadan yanımda olduğun için." Jisoo utangaç bir edayla ona döndü. Tepkisini merak ediyordu.
"Benim de sana o soğuk günde mahcup olduğum gibi mi? "
Jisoo hafif bir kahkaha attı. "Teşekkür ederim."
"Ne demek. Ama eğer anlatmak istersen burada olduğumu bil."
Jisoo dudaklarını birbirine bastırıp gözlerini kıstı. "O günü unuttum. Önemli bir şey değildi. " Ancak o günü hatırlamasıyla hafif düşünceli bir hal almıştı.
"Tamam... Biz de başka şeyler konuşuruz."
"Tabiki."
"Aslında sevgilin olduğunu bilmiyordum."
"Ah... Evet." Yüzüne gelen bir tutam saçı kulağının arkasına alıp devam etti. "Aslında düne kadar sevgilim yoktu."
Taehyung'un, o gün kapıyı alsaydı ve onu o adamla yalnız bırakmasa bir şansları olabileceğini öğrenmesinin şokuyla sesi titredi. "Ö-öyle mi?"
"Evet aslında ailemin bir şirketi var. Ben de orada çalışıyorum. Bir gün farklı bir şirketle ortaklık söz konusu oldu ve annemle babam o şirketin sahibinin oğluyla tanışmamı istediler."
"Zoraki bir ilişki mi?"
"Ben de başta öyle düşünmüştüm ama Jungkook'u tanıdıkça düşündüm ki belki de o beni mutlu eder."
"Onu seviyor musun?" Cevabını duymak istemediği soruyu ağzından kaçırmıştı. Jisoo'nun cevap vermemesi için dua etti.
"Evet, o beni seviyor." Jisoo birkaç saniye neden onu seviyorum diyemediğini sorguladı. Belki de şüphelerinin gitmesi için zamana ihtiyacı vardı. "Peki ya sen Taehyung? Sevdiğin biri var mı?"
Bu konuşma ona delicesine acı vermiyormuş gibi gülümsedi. "Hayır, yok."
"O zaman tek mi yaşıyorsun?"
"Evet. Küçük bir kulübede yaşıyorum. Kendim yaptım."
"Gerçekten mi?"
"Evet, aslında oldukça yalnız bir hayat yaşıyorum sanırım." Şaka gibi kurmaya çalıştığı cümle Jisoo'yu güldürmemişti.
"Sen bana benziyorsun." Başını yoldan çevirip Taehyung'a döndü ve göz göze geldiler. Onda kendini bulmuştu.
Taehyung göz göze gelmeleriyle hızla gözlerini ondan çekti. "Sanırım geldik değil mi?" Ve gözlerini önlerinde bulunan parka çevirdi.
"Evet."
Beraber yere sofra bezi serip sepettekileri dizmeye başladılar.
"Jisoo aklıma gelmişken..." Elindeki poşeti ona uzattı. "Dünkü çorba için teşekkür ederim."
Jisoo poşeti açıp dün ona verdiği çorba kabını eline aldı. "Bu dolu."
"Ben de sana bir şeyler yapmak istedim. Beraber yeriz."
Jisoo kapağı açınca sıcak kurabiyelerle göz göze geldi. "Taehyung... Çok güzel görünüyorlar." Kendini elindeki kurabiyelerle heyecanla yere attı ve Taehyung'a oturmasını işaret etti.
"İlk önce bu kurabiyeleri yemek istiyorum." Bir tanesini alıp hızla ağzına tıktığında Taehyung yüksek bir kahkaha patlattı. Jisoo ilk defa Taehyung'un bu kadar içten güldüğünü görüyordu. Onun kahkahası onu da güldürmüştü ve kurabiye bağazına kaçmıştı.
Öksürmeye başladığında Taehyung hızla suyu ona uzattı. Suyu içtikten sonra öksürüğü kesilmişti ama gülmeye devam etti. "Bayıldım, ellerine sağlık."
"Afiyet olsun." Taehyung yüzünde tebessüm içinde hüzünle Jisoo'ya baktı. O kaybettiği hazinesiydi.
Yemekleri yiyerek konuşmaya devam ettiler. "Evini merak ediyorum." Jisoo ağzına bir yemiş atıp başını mavi gökyüzüne çevirdi.
"Bir gün sana gösteririm."
"Kendin yaptığına göre bu işlerde çok iyi olmalısın."
"Evet iyiyimdir."
"Nerede öğrendin?"
"Üniversitede."
Jisoo şaşkınlığını belli etmemeye çalışarak başını Taehyung'a döndü. Söyleyeceklerine dikkat kesildi.
"Mühendik bitirdim. Kısa bir süre şirkette çalıştım ve..."
Jisoo'nun kocaman açılan gözlerine kaçamak bir bakış atıp o da başını göğe çevirdi.
"... Devamını sana sonra anlatacağım."
"Hadi ama Taehyung..." Jisoo Taehyung'un geçmişine derin bir merak duymaya başlamıştı. Hikayesinin neden burada bittiğini merak ediyordu.
"Sen bana ağladığın geceyi anlatabilecek cesareti bulduğunda ben de sana hikayemin devamını anlatacak cesareti göstereceğim."
Jisoo bakışlarını birkaç saniye örtüde gezdirdikten sonra gözleri tekrardan genç adamın gözlerini buldu.
"Sanırım düşündüğümden fazla benziyoruz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Destructive Desires - Vsoo/Sookook
RomanceBiz insanlar tüm hayatımızı arzularımızın peşinde koşarak geçiririz. Birçok kez ulaşılamaz bir hayal olarak kalan arzular kimi zaman da bizi yoldan çıkarıp sarhoş eder, onlar tarafından zincirleniriz.