Piknikleri bittikten sonra Taehyung Jisoo'yu evine kadar bıraktı.
"Gerçekten çok eğlendim. Bir daha yapmalıyız."
"Tabiki, çok isterim."
"Öyle diyorsun ama seninle nasıl iletişim kuracağım?"
Taehyung Jisoo'nun kendini önemsemesiyle hissetmediği kalbini tekrar hissediyordu. Onu başka bir adamla görse bile onun hatrına bu acıya katlanırdı.
"Telefon kullanmıyorum o yüzden sana numaramı veremem ama buradan geçtiğimde söz seni görmeye geleceğim. "
"Söz verdin." Genç kadın şüpheci bir şekilde gözlerini kısıp gülümsedi.
"Söz verdim." Taehyung da aynı şekilde gözlerini kısıp gülümsediğinde Jisoo'nun yüzünde kocaman bir gülümseme belirdi.
"O zaman hoşçakal."
"Hoşçakal."
Genç adam hafifçe elini sallayıp onun eve girişini izledi. Aşk gerçekten de imkansızlığı seviyordu.
***
Koltuğuna oturup bacaklarını uzattı. Taehyung ile geçirdiği keyifli vakitten sonra, içine hiç hoş olmayan ve onu sıkan bir duygu yerleşmişti. Sadece arkadaşıyla basit bir piknikti ama kalbi onu düşündükçe sıkışıyordu ve bu ona bir hata yapmış gibi hissettiriyordu.
Düşündükçe içini daraltan duyguyu bastırmak için telefonu eline aldı. Annesinden iki cevapsız çağrı vardı. Onu geri aradığında, annesi kısa bir süre içinde telefonu açtı.
"Merhaba anne. Nasılsın?"
"İyiyim. Seni aradım, açmadın."
Jisoo annesinin ses tonundan önemli bir şey olduğunu anlamıştı. "Üzgünüm anne, evde bırakmışım."
"Her neyse, sorun değil. Jungkook ile aranız nasıl?"
Jisoo birkaç saniye düşünüp cevap verdi. "İyiyiz. "
İçinden beni seviyor, ya da ben onu seviyorum demeyi diledi ama bunlar belirsiz cümlelerdi. Yakınlaşıyoruz da olabilirdi ama bu ne tür bir yakınlaşmaydı?
"Harika. Yarın Jungkook ve ailesini sizin evde yemeğe davet edelim. İşleri hızlandırmak en iyisi, iş ne kadar uzarsa o kadar yıpranırsınız."
Jisoo anne ve babasının ona son yemekte dediklerinden sonra hissettiklerini hissedip dejavu oldu. Hazır değildi; tanımak, konuşmak, keyifli sohbetler yapmak istiyordu. En önemlisi de güvenmek istiyordu.
"Müsaitsen onları yarın sana davet edelim."
"Olur, müsaitim."
Demek istediği değil demek zorunda olduğu kelimeler ağzından çıkarken onların bilincinde değildi.
"Yarın sekiz diyorum o zaman."
Jisoo başını salladı. "Sekiz."
"Tamam hadi o zaman yarın görüşürüz."
"Hoşçakal anne, görüş-"
Lafı telefonun kapanmasıyla yarıda kalmıştı.
Nefes almak için bahçeye çıkıp başını gözükmeyen yıldızlara çevirdi, uçsuz bucaksız bir boşluğa. Soğuk havanın tenine deyişini hissedip yanan yüreğini söndürmeyi denedi.
Ancak kısa süreli huzuru kapıya güçlü vuruşlar ile bölünmüştü. Saat dokuza geliyordu. Bu saatte çalan kapı onu tedirgin etse de hızlıca kapıya doğru ilerledi.
"Jungkook..."
"Jisoo!"
Genç adam kapıyı açmasıyla neredeyse üstüne düşecekti. Yarı baygın bir halde yalpalayarak ona ilerledi.
Birkaç adım geriye gidip Jungkook'un durulmasını bekledi ama Jungkook hala yalpalayıp sayıklıyordu.
Kaşları hafifçe çatılmıştı. "Sen içtin mi?"
Jungkook gözlerini kapatıp gülmeye başladı. Kahkahalarla ona doğru yürüyüp ellerini ona dokunmak için uzattı. Jisoo ise kaçması çok da zor olmayan adamdan, küçük adımlarla sıyrılıyordu.
"Jisoo..."
"Jungkook saçmalama ve dur." Jisoo korktuğunu belli etmeden onunla iletişim kurmaya çalışıyordu ama o tamamen olup bitenden bağımsızdı.
"Dokunmama izin ver! "
Jisoo'nun dudakları birbirine bastırıp eve doğru adımladı. Gördüğü manzaradan tiksinmişti.
Ancak bunu gören Jungkook hızla onu kolundan yakaladı. Jisoo kolunu sıkan elle ağır bir korku hissetti. "Bırak!"
Bir eliyle kolunu tutarken diğer ili de Jisoo'ya uzanmaya çalışıyordu. Jisoo ne kadar çok kurtulmaya uğraşırsa, Jungkook kolunu bir o kadar fazla sıkıyordu. Gözleri dolmaya başlamıştı, en son karnına attığı güçlü tekmeyle ikisi de kendini yerde bulmuştu.
Jisoo tam ayağa kalkacakken yine ona yaklaşan adama güçlü bir tokat attı. Kendi bile attığı tokata şaşarken onun afallamasından istifade hızla kendini kaldırıp gözünden akan yaşlarla eve doğru koştu.
Kapıyı hızla kapatıp kitledikten sonra onu daha fazla tutamayan bacakları yere çöktü. Onları kendine doğru çekti ve göz yaşlarının onları ıslatmasına izin verdi.
İşte o an kendini arafta bırakan Jungkook yok olmuştu. Her şey netti. Onu istemiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Destructive Desires - Vsoo/Sookook
RomanceBiz insanlar tüm hayatımızı arzularımızın peşinde koşarak geçiririz. Birçok kez ulaşılamaz bir hayal olarak kalan arzular kimi zaman da bizi yoldan çıkarıp sarhoş eder, onlar tarafından zincirleniriz.