3. Bölüm Gök mavisi vs Deniz mavisi
Omzumdaki destekliği düzeltip saçlarımı düzelttim. Saçlarımı bir türlü toplayamadığım için çıldırmak üzereydim. Aracımın anahtarını alıp evden çıktım. Vurulma olayının üstünden bir hafta geçmişti. Bu bir hafta boyunca hem karargah hem de hastane tarafından izinli sayılmıştım.
Bugün ise karargahta nöbetim vardı. Aracıma bindiğimde karşımda dikilen komutanla biraz irkilsem de hemen kendimi toparladım. Benim tarafıma geldiğinde camı indirip ne diyeceğine odaklandım. "Bu kolla nereye gidiyorsun doktor?"
"Araç sürebilecek haldeyim komutan, karargâhta görüşürüz." diyerek camı kapatıp aracı çalıştırdım. Ona bakarak yanından geçip lojmandan çıkış yaptım.
Karargaha giriş yaptıktan hemen sonra park edip içeri girmiştim. Albay Mevlüt ile koridorda karşılaşmış bana söylediği geçmiş olsun dileklerine nezaketen teşekkür edip revire geçtim. Bugün Poyraz timi de dahil olmak üzere bir sürü timin rutin kontrolleri yapılacaktı. Önce Yüzbaşı Barut'un komutanı olduğu Kılıç timinin kontrolüne başladım.
"Yüzbaşı Altan Barut." diyerek seslendiğimde yüzbaşı içeri girmiş ve oturmuştu. Rutin soruları sorarken onun parkasını ve tişörtünü çıkarmasını bekledim.
"Bu ara ağrın falan var mı Altan yüzbaşı."
"Hayır."
"Daha öncesinde kronik sırt ağrıların varmış?"
"Vardı, şimdi o kadar alıştım ki sorun değil."
"Yüzbaşı Kurt'la ne zamandır tanışıyorsunuz?"
"Bunun kontrollerle bir alakası yok sanıyorum?" deyip ukala bir gülüş sergiledi. Bende hemen umursamaz bir yüz ifadesi takınıp "Öylesine sordum." deyiverdim. Sırıtması sinirimi bozduğu için hızlıca dosyasını kapatıp kenara koydum.
"Kontrollerin bitti Barut, şuraya imzanı atıp çıkabilirsin."
Arkasından gelen dosyaya baktım. Dosyada kocaman harflerle Poyraz Timi yazıyordu. Haydi hep beraber timi sizinle tanıyalım. Gerçi rütbeleri henüz törenle söylenmese de yeni rütbeleri dosyalarında yazıyordu.
Yüzbaşı Elbruz Kerem Kurt
Kıdemli Üsteğmen Hakan Küçükarslan
Üsteğmen Ayda Tuna
Teğmen Uğur Kutlu
Asteğmen Murat Göktürk
Asteğmen Hasan Turna
Astsubay Başçavuş Fatih Altındağ
Astsubay Kıdemli Üstçavuş Hamza Gemalmaz
Astsubay Çavuş Taner Öztan"Pekala, Taner Öztan! Hamza Gemalmaz! Fatih Altındağ!" seslendiğim gibi içeri girmiş bana bakıyorlardı. "Geçin üçünüz." diyerek ayaklanmış onlara doğru ilerlemiştim.
"Taner, İstanbul ha? Güzel yerdi. Sadece benim için çok kalabalık bir memleket."
"Öyle doktor hanım."
"Taner alerjin ne alemde?"
"Alerjimin olduğu besinleri tüketmiyorum doktor."
"Tamam sen şuraya imza atıp çıkabilirsin." Hamza’ya doğru yürüyüp onun da kontrollerini yapmaya başladım.
"Fazla spor yapıyoruz sanırım?"
"Vücudumdan mı anladınız doktor hanım."
"Hayır sol bacağındaki kasılmalardan. Bir süre azaltmaya çalış eğitimlerini aksatma ama dinlenmen de gerekiyor." dolaptan aldığım ilaçla Hamza'nın oturduğu sedyeye dönerken içeri girmiş, Taner'in yerine oturmuş olan yüzbaşıyı görmüştüm. Onu çok umursamadan kremi Hamza'ya uzattım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elbruz
Novela JuvenilBizim kaderimiz onun vurulmasıyla kesişmişti ve Allah korusun birimizin vurulmasıyla bitecekti. Sanırım bu onu ölene kadar seveceğim demenin başka bir şekliydi. İnstagram... elbruz_blackpearln