29. "Gözlerindeki canavar"

961 86 36
                                    

                                 ♣♣♣

Genç çift içeriye gülerek girmişti. Sesleri daha eve girmeden salona geliyordu.

“Ah hile yaptınız eğer o kargayı öldürmeseydiniz benim dikkatim dağılmayacaktı ve hedefi ıskalamayacaktım!”
 
“Bu kadar mızıkçı olduğunuzu bilmiyordum leydim,” dedi lord.
 
“Bunun mızıkçılıkla hiç alakası yok lordum! Hepsi o karga yüzünden!”
 
“Şu an ölü bir kargaya iftira attığınıza inanamıyorum.” Josef yavaşça başını iki yana sallamıştı.
 
Birden biri yüksek sesle öksürmüştü. İkisinin de gözleri aynı anda salonda tek başına oturmakta olan üniformalı adamı bulmuştu.
 
Dilara’nın yüzünde gergin bir gülümseme yer edindi. “Ah benim en yakışıklı ağabeyim gelmiş!” dedi birden nişanlısına kaçamak bir uyarı bakışı atarak. “Bu gün çok iyi görünüyorsun abi.”
 
Josef boğazını temizleyerek kollarını arkada birleştirmişti. John ona “Nasılsın Henry?” diye sorduğunda hiçte hoş olmayan bir ifadeyle bakıyordu.

“Çok iyiyim albay,” dedi Josef “siz nasılsınız?”

“Bende iyiyim.” John soğuk bakışlarını Josef’in üzerinden çekerek kız kardeşine çevirdi “sevgili küçük kız kardeşim abin ben her zaman iyi görünür,” dedi yavaşça korkutucu bakışlarıyla. Daha sonra tekrar Josef’e bakarak “Ayakta kaldınız General. Oturun lütfen,” dedi emir veren tonda.
 
Lordun tedirgin bakan gözleri genç kadına kaydı. Bu adam hiçte normal görünmüyordu. Üzerinden yayılan bastırılmış öfkenin kokusu bütün salonu sarmıştı. Albayın kavga çıkarmaya hazır sokak dövüşçüsünden bir farkı yoktu.

Dilara yavaşça koltuğu işaret ediyordu o sırada otuması için. Josef kaşlarını hareket ettirdi oturmam manasında. Kadın kaşlarını daha da çatarak otur diyorum sana diye emir veriyordu. Genç adam titrek bir nefes alıp verdi. Sanırım ilk kez bir kadın için birilerine hesap vermek zorunda kalıyordu. Her şeyin bir ilki vardı demek.
 
Lord çaresizce karşı koltuğa geçmişti. Hala ayakta duran Dilara’ysa “Ben hemen üzerimi değiştirmek için yukarıya çıksam…” dedi zar zor gülümseyerek “Sorun olmaz değil mi?” Konuşurken abisine bakıyordu ancak John’un soğuk bakışları hala nişanlısının üzerindeydi. Dilara boğazını temizledi. “Hemen yukarıya çıksam diyorum..!” diye basa basa tekrar söyledi.
 
“Gidebilirsin Valeria,” dedi John kardeşine bakmayarak.
 
“Ben geri dönene kadar kan çıkmayacak değil mi?” diye tatlı olmaya çalışarak sordu bu kez genç kadın. Abisi cevap vermeyince biraz korkuyla “John… Şaka yapmıyorum nişanlıma hiçte tekin olmayan bakışlarla bakıyorsun ve bundan ben bile korkmaya başladım. Lütfen olay çıkmasın,” dedi.
 
John soğuk bakışlarını tekrar kız kardeşine çevirerek “Sen üzerini değiştirmiyor muydun Valeri?” diye sordu. “Hala erkek kıyafettesin.”
 
Dilara yanaklarını şişirmişti. Ne haliniz varsa görün diye çekip gitmek istiyordu ancak John’un ne yapacağı belli değildi ve bu yüzden korkuyordu. Kendisine yardım eden tatlı nişanlısının dövülmesini istemiyordu. Dudak bükerek merdivenlere doğru ilerledi. Hemen üzerini değiştirip geri dönmeliydi. Yoksa gerçekten ortalık savaş alanına dönecekti. Onlar kedi köpek gibi birbirlerini yemeden üzerindeki pantolonundan kurtulmalıydı. Babası ve Benedict onun erkek gibi pantolon giymesindem hoşlanmıyordu. Onları sevdiğinden isteklerine saygı duyuyordu. Bu lanet yerin giyim kuşam tarzına ayak uydurmak zorundaydı.
 
Kardeşinin salonu terk etmesiyle John’un soğuk bakışları yavaşça sertleşmeye başlamıştı. Kaşlarını çatarak “Neler oluyor Lord Clark?” diye sordu. “Ne haltlar karıştırıyorsunuz!”
 
“Neden bahsettiğinizi pek anlayamadım albay,” dedi Josef son derece sakin bir tonda “Biraz açık olursanız memnun olurdum.”
 
John “Olay yerini neden araştırıyorsunuz?” diye lafı uzatmadan direk sorusunu sordu. “Dün açık bir dille olayla merkez birliğinin ilgileneceğini söylemiştim.”
 
“Unuttunuz sanırım. Ben ordu generaliyim,” Josef biraz gülümsemişti “merkez birliği olsun, sınır birliği olsun hepsiyle ilgilenirim. Bir nevi bu benim işim.”
 
John kısık bir sesle gülmüştü. Josef’in söylediklerine inanmadığı açıktı.

Karanlık Sayfalar +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin