Bölüm 27. : Annem bana asla inanmadı, eşine kandı.
☆☆☆☆☆☆
Gölge Kara
Eve gelir gelmez hemen bavulumu toplamıştım, birde çok aç olduğum için kendime tost yaptım. Şimdiyse kutu kola ile onu yiyordum, feci hâlde acıkmışım tostum yarıya indi. Acaba Lodos abi ne zamana gelecek? Saat 3'e geliyor la, ne ara bu kadar zaman geçti? Uykumda var ya, acaba Lodos abi ne zamana gelecek? O anda çalan kapıyla tostumu kenara koyup elimi mendille silip kapıyı açmaya gittim.
Mutfaktan çıkmadan mendili çöpe atıp hemen kapıya koştum, abim gelmiş olabilir. Gidelim artık, o puşt ev sahibine denk gelmek istemiyorum. Umarım gelen abimdir. Kapıyı açtığımda tatlı bi gülümsemeyle bakan abimi gördüm.
Lodos : Hazırsan gidelim aslanım.
Gölge : Tostum var, bitince gitsek?
Lodos : Olur.
Gölge : Içeri gel hadi, birşey içer miydin?
Lodos : Zahmet etme yavrum sen tostunu ye de gidelim.
Dedi içeri girerken, hemencecik ayakkabısını çıkarttıp kenara koydu. Sonra da kapıyı kapatıp peşimden mutfağa geldi, hayret bu defa fazla şık giyinmiş acaba kime süslendi.
Lodos : Sana!
Gölge : Ha?
Lodos : Sesli düşündün.
Dedi keyifle saçlarımı karıştırarak, gülüşü çok güzel. Gözlerine kadar parlıyor ve çok güzel duruyor. Onun oturmasıyla tostumun başına kuruldum, yiyim bari arkamdan ağlamasın canım tostum.
☆☆☆☆☆
Lodos : Küçüğüm uyan hadi, bak eve geldik.
Dedi kadife sesle, gözümü açtığımda gelen esneme isteğiyle elimi ağzıma tuttum. Ne ara geldik ya, daha az önce ben tost yiyordum. Sonra arabaya bindik, sahi ne zaman geldik? Saat kaç?
Lodos : Dur inme hemen, kemerini çözeyim.
Dedi bana doğru eğilerek, yalnız kokusu çok güzel. Sayesinde köpek gibi hissediyorum, resmen koklamadan duramıyorum. Herneyse kemerden kurtulunca kapıyı açıp araçtan indim. O da kendi tarafından inerek anahtarı korumaya verip arabayı garaja götürmesini söyledi. Tabi öncesinde bavulumla sırt çantamı bagajdan almıştı.
Bavulu alınca bende sırt çantamı alıp omzuma taktım, içinde birkaç kitapla albümlerim vardı. Azda olsun resmim vardı, 2 albümden oluşuyordu. Resimlere her bakışta için garip olurdu çünkü onlara bakınca nasıl gülüşümü kaybettiğimi anlıyordum. Elbette ki herşey yavaş yavaş olmuştu. Son resmimde donuk gözlerimle ve boş bi ifadeyle kameraya bakıyordum. Kaşlarım çatık hâldeydi, yüzümde geceden kalma darp izleri vardı. Aile içinde darp ediliyordum, göz önündeydim. Resmi çeken adam acıyan gözlerle baksa bile müdahale etmemişti. Sadece görmezden gelip parasını alıp gitti sonra Botan Kara'ya resimleri teslim etti.
Kaç parayla sustu bilmem ama ben 16 yaşındaydım, zaten sonrasında bir tane bile resim çektirmemiştim. Onlar gibi kameralara gülüp yalancı aile rollerine girmedim. Ailemi sevmedim, geride durdum. Tıpkı adım gibi olmayı seçtim, gölge oldum. Ben tercih ettim, görünmezliği zamanla ben tercih ettim.
Yırtınmayı kestim, annemler beni sevsin diye kendimi olmadığım biri gibi göstermedim, pes ettim. Sustum, ufak yaşta yetişkin gibi davranmaya itildim. Aile bana çocuk gözüyle bakmadı, yaşıtlarıyla ne biçim sohbetleri olursa benimle de oldu. Babam bana kendisi gibi olmam gerektiğinden söz etti. Ancak bi kadına tutsak olmak yerine tüm kadınlara sahip olmam gerektiğini söyledi. Öğüt diye bunu verdi sadece pis şeyleri iyi olarak gösterdi. Beni kendisi gibi yapmak istedi, olmayınca da lise yılımda beni yatılı okula verdi. Gözden çıkarttı, hiçbir zaman baba olarak ardımda durmadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gölgenin Yankısı!
Teen Fiction"Gölgelerin rengi olmaz" dedi çocuk, derdi vardı bu sesinden bile belliydi. Yırpandığı gözlerinden bile belliydi. Sırf annesi onu sevmiyor diye ölmek istiyordu, yaşamaktan nefret ediyordu....