İyi okumalar.
Bu kitap çocukluğunu yaşayamamış çocukların kitabıdır.
Yorumlar azaldığı için sınır koyacağım. 50 yorum ve 100 oy olunca yeni bölümü yazmaya başlayacağım.
Yorum ve oylarınız gerçekten beni motive ediyor ve emin olun ki cevap veremesem de yazdığınız yorumların çoğunu okuyorum.
****
Kırgınlık
Zira hepimiz yaşamla bağını az ya da çok kaybetmiş, kör topal idare eden insanlarız. Dostoyevski, Yeraltından Notlar, kitabındaki bu satırları sanki insanların geleceğini öngörerek yazmış. Hayatla bağım kalmış mıydı bilmiyordum. Yaralarım kabuk mu bağlıyordu yoksa tekrar kanıyor muydu bilmiyordum! Sadece nefes aldığımı hissediyordum.
Günden güne toparlanıyordum. O konuşmanın üzerinden iki hafta geçmişti. Abimler ile aramızda bir sorun yoktu, her gün konuşuyor, arada buluşuyorduk. Sadece Polat abimi göremiyordum. O gece yurtdışına çıktığını biliyordum ve bu zamana kadar sadece iki kere konuşmuştuk. Kırılmıştım. Hakkım mıydı bilmiyorum ama kırılmıştım. Bana set örmüş gibiydi.
Sadece Aslan abim, onun gerçeklerle yüzleşme yönteminin bu olduğunu söylemişti. Onu anlamaya çalışıyordum ama kırılmıştım. Ege de kendi haline bırakmamı söylemiş ve öyle yapmıştım.
"Çok dalgınsın," yanımdan gelen sesle irkildim. Cenk bana mahcupca bakmaya başladı, "korkutmak istemedim özür dilerim."
"Dalmışım sadece," mırıltım ile kafasını salladı. Yanımda sessizce oturmaya devam etti. Okulun bahçesindeki telaşa bakıyorduk. Havalar soğumuştu ve herkes bir yerlere koşturuyordu. Bir kaç hafta sonra finaller başlayacaktı ve kısa bir tatil olacaktı. O tatilde Ege ile nişan yapmayı düşünüyorduk. Bunu kimseye söylemedik ama Ege parmağımdaki yüzüğün bir anlamı olmasını istiyordu. Aslında bende onun takmasını istiyordum.
Cank yanımda hareketlenince düşüncelerimden uzaklaşmış ona bakmıştım."Nasılsın?" Onu en son üç gün önce görmüştüm. İlk zamanlarda içinde attığı duyguları şimdi yaşıyordu, kızgınlık, kırgınlık, utanç, acı hepsini şimdi yaşıyordu.
"Daha iyiyim sen nasılsın? Okul nasıl gidiyor?"
On beş günde değişen en çok bendim sanırım. Hafiflemiştim. Gün geçtikçe aslında kendime eziyet ettiğimi anlamaya başlamıştım. "İyiyim sanırım," kendimi okuluma ve işe adamıştım. Kaçış noktam değildi onlar sadece kendi hayatıma bakmaya çalışıyordum. Evime geri dönmüştüm. Ezgi de İnegöldeki işler bitince bir kaç gün önce dönmüştü. O eve girince aslında huzurun orada olduğunu anlamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kelebeğin Uykusu / Gerçek Aile Serisi 2
Fiction généraleKitaplar birbiri ile bağlantılı değildir. Bir ailenin birleşme hikayesi. "Bir anlamı var mı?" Oraya bakarak konuşmam ile ne sorduğumu anlamıştı. "Evet, bana göre en özgür hayvan kelebekler. Bir gün ömrü var ve doya doya geçiriyorlar. Bana yaşamanın...