Göktuğ ve Eymen evden ayrılalı henüz bir saat oluyordu. Cihan da alt katta, salondaydı. Onlar gittiğinden beri hiç konuşmamıştık. Ben doğrudan odama çıkmış kafamı yastığa gömerek ağlamıştım. Bana resmen hayvan muamelesi yapıyordu. Elime çip taktırmıştı. İstediği zaman nerede olduğumu görebilsin, beni himayesi altında daha rahat ve kolay tutabilsin diye.
Cihan aşağılık bir pislikti ve ben bazen bunu hatırlamayı unuttuğum için kendimden nefret ediyordum. Bazen kendimi onun iyi biri olduğuna inandırmaya çalışıyordum. Bazen onun da bir kalbi olduğunu düşünüyordum. Ya da tüm bunlara inanmak istiyordum, bilmiyordum.
Elimdeki iki santimlik ize bakarken yüzükoyun yattığım yataktan kalktım ve oturur pozisyona geçtim. Elim şu an acımıyordu. Aslında çip takılırken de çok fazla canım yanmamıştı. Anlık bir şeydi ve ben hem korktuğum hem de canımın yanacağını düşündüğüm için fazla tepki vermiştim.
Parmağımla çipin bulunduğu yere dokunurken kapım küt diye açıldı ve içeri Cihan girdi.
"Ne yapıyorsun?"
Ona ters ters baktım ve gözlerimi devirerek, "Senden nefret ediyorum," dedim.
Hafifçe güldüğünü işittim. "Peki. Onun dışında ne yapıyorsun?" Adımlarını ilerletti ve yatağımın ucunda durdurdu.
"Git başımdan Cihan," dedim, ona bakmadan.
Cıkcıkladı bir kaç kez üst üste. Ardından da, "Yapma Yağmur," dedi ve yatağın köşesine oturdu. "Bunu senin iyiliğin için yaptığımı biliyorsun."
Etrafına minik kıvılcımlar sıçratan kor ateş gibi bakışlarımı hızla ona çevirdim. "Senin kafan mı iyi?" diye sordum, hayretle. "Bana çip taktırdın sen! Bana hayvan muamelesi yapıyorsun! Bunun nesi iyiliğim için?"
"Bunu yapmak zorundaydım," dedi, gözlerime bakarak.
"Değildin!" dedim öfkeyle. "Yanından ayrılmıyorum, her zaman sen neredeysen ben de oradayım! Ne gerek vardı buna?!"
"Bağırma Yağmur," dedi, sakince.
Sesimi anında kontrol altına alırken, "Ne gerek vardı Cihan?" diye sordum. "Yetmedi mi canımı yaktığın?"
"Ben senin canını yakmak istemiyorum," dedi hemen, elini yüzüme uzatırken. Kendimi hızla geri çektiğimde eli yavaşça yere düşerken, "Seni korumam lazım," diye ekledi.
"Neyden?" diye sordum, bıkkınlıkla. "Kimden?"
"Senden," dedi, sakince. "Seni senden korumam lazım Yağmur. Ben seni herkesten koruyorum da bir senden koruyamıyorum."
"Bana zarar veren tek şey sensin!" dedim. Gözlerim doluyordu. "Eğitilmiş köpekten bir farkım kalmadı benim! Sen gel diyorsun geliyorum, git diyorsun gidiyorum... Yoruldum Cihan. Beni rahat bırak artık." Gözlerimden akan yaş yavaşça yanaklarımdan süzülürken, "Bak, sal demiyorum. Özgür bırak demiyorum. Beni yalnızca rahat bırak," diye ekledim çaresizce.
"Değil misin Yağmur?" diye sordu, kaşlarını hafifçe çatarak. "Sen rahat et diye ben bu evi aldım. Bu eve kaç milyon lira ödediğimin farkında mısın sen?" Ben huzur istiyordum Cihan para diyordu. "İstediğin her şey elinin altında. Her şey. Ama sen ne yapıyorsun? İnti-" Susup sesli bir nefes verdi. "... Canına kıyıyorsun! Hâlâ ve hâlâ kaçmak için planlar yapıyorsun."
"Bana başka çare bırakmıyorsun," diye fısıldadım.
"Yapma Yağmur bunu bir daha," dedi, adeta yalvarır gibi. "Kendine zarar verme. Alış bana. N'olur alış. Bana, bu eve, hayatına, hayatımıza..."
"Bir gün beni bulurlarsa ne olacak?" diye sordum. Gerçekten merak ediyordum. Her şeyi düşünen adam bir gün bulunabilme ihtimalimi de düşünmüş müydü?
"O zaman ikimizin de hayatına son veririm," dedi.
Sesinin tonundaki ciddiyet, bu söylediğini sahiden de yapabileceğine işaretti. Ve yapardı da biliyordum.
"Abim bakmadık delik bırakmaz," dedim, sakince. "İlla ki bulur. Babam hasta bunu biliyorsun zaten. Küçük kardeşim var..." O an küçük erkek kardeşimden bahsedince aklıma haftalar önceki konuşmamız gelmişti. "Ayrıca annem de merak eder beni Cihan. İnanmamıştır ona söylediklerime. Annem beni tanıyor."
Cihan, sesli bir nefes verirken, "Kimsenin seni aradığı falan yok," dedi. Kaşlarımı çattım. Bir şeyler mi biliyordu? "Annen yoğun bir şekilde babanla ilgileniyor çünkü tedavi için gereken parayı buldu."
"Nasıl?" diye sordum.
"Bir hayırsever, babanın tüm ameliyat ve gerekli diğer sağlık masraflarını karşılayacak," dedi. Dikkatle siyaha çalan gözlerine baktım. Babamın tedavisi yalnızca yurtdışında yapılıyordu ve bunun için epey yüklü miktarda para talep etmişlerdi. "Parayı buldular anlayacağın, keyifleri yerinde. Zaten şu anda da bambaşka bir ülkedeler."
"Sen bunları nereden biliyorsun?" diye sordum, kaşlarım daha da çatılırken.
"O hayırsever benim çünkü," dedi. "Annene para teklif ettim. Küçük erkek kardeşini babamdan peydahladığı için babana karşı içinde rahatlatması gereken bir vicdanı vardı. Bunu, onun tedavisiyle rahatlatmak istiyor. Babansa annenin kendisini aldattığını bile bile hâlâ onunla yaşıyor çünkü küçük erkek kardeşinin babasını öldürdüğünü düşünüyor... Üstelik kardeşine -pardon kardeşimize- gayet iyi de davranıyor."
"Tüm bunları nereden biliyorsun?" diye sordum.
"Annenle bir anlaşma yaptık Yağmur," dedi, sesli bir nefes verdiğinde. "Ona sana iyi bakacağıma dair söz verdim. Parayı verip buradan gitmesini söyledim." Oturduğu yerden yavaşça ayağa kalktı. "Başta kabul etmedi tabii. Polisle, cartla curtla tehdit etti. Ama sanırım para daha cazip geldi," diyerek odanın etrafında dolanmaya başladı. "Yani senin anlayacağın, annen parayı sana tercih etti Yağmur. Küçük kardeşimizi de alıp babanı tedavi için çok uzağa götürdü. Ve sanırım çok da uzun bir süre dönmeyecekler."
Yutkunamadım. Bana yalan söylemiş olmasını diledim. Annem her şeyi bildiği halde susamazdı. Bunu hiçbir anne yapmazdı. Annem benim burada bir yabancıyla kaldığımı bile bile üç maymunu oynayamazdı. Onu aradığım gün, her şeyi bilmesine rağmen susamazdı. Daha babamı başkasıyla aldatıp ondan bir çocuk yaptığını bile atlatamazken şimdi bunları duymak çok ağır geliyordu.
"Abim," diye fısıldadım. Fakat bunu Cihan'ın da duyabileceği bir şekilde söylediğimi ancak Cihan bana bakınca fark etmiştim.
"Abin," dedi Cihan, beni taklit ederek. "Evet, o harbiden delikanlı adam. Gözü kara."
"O bulacak beni," dedim. Bunu inanarak söylemiştim ama içimdeki ses benimle dalga geçiyor gibiydi. "Beni bulmadan durmaz o."
"Evet," dedi kafasını sallayarak. "Fakat ne yazık ki o da uzun bir süre, seni bulma çalışmalarına ara verecek." Kafam allak bullak olurken sebebini sormak istedim ama kelimeleri ağzımdan çıkaramadım. Ama Cihan sormak istediğim soruyu anladı ve meraklı gözlerime cevaben, "Abin trafik kazası geçirdi," dedi. Duyduklarım beni şoka uğratırken, "Kısa bir süre önce," diye ekledi. "Döndüğü ikinci maç sonrası bir anda önüne çıkan bir tır onu tepetaklak etti. Yalan yok, duyunca ben de üzüldüm. Talihsiz bir kaza..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYNI BIÇAĞIN SIRTINDA (+18)
General FictionÇok istediği bölümü kazanmak için çok çalışmış ve sınav sonucunun açıklanmasını büyük bir sabırsızlıkla bekleyen genç bir kız. O çok beklediği sonucun açıklanacağı günün gecesi, sadece eğitim hayatını değil, tüm yaşamını etkileyecek olaydan bihaber...