hayat felsefem; :D

33 0 0
                                    


Gölde oluşarak ,oturduğum kayaya vuran küçük dalgaları izlerken bir yandan da cem adrian dinliyordum. Bu küçük ve özgürlüğüme ilk adımımı attığım şehri seviyorum diye düşündüm. Bazen yalnız takılmaya cidden ihtiyacım oluyordu. Şu anda da olduğu gibi. Bu şehre geldiğim ilk günü düşündüm. Bir an anıları hatırlayıp ergene bağlayacağımı bildiğim için vazgeçecektim bu düşüncelerden. Amaan dedim kendi kendime,ergenliğide yaşayayım dibine kadar. Buraya geleli tam iki yıl olmuştu. Gelmemin sebebi ise lanet bir köyde yaşıyor olmamız ve orada iyi bir lise bulunmamasıydı. Cidden buraya çalışarak gelmiştim. Aslında şimdi düşünüyorum da iyi cesaret etmişim buraya gelmek için. Beni nelerin beklediğini bilmeden,tek amacım ailemin yüzünü güldürmek olduğu için buna karar vermiştim. Yurt hayatı eğer gerçek anlamda bir dostun varsa fena güzeldi. Tabii arkadaşlarının yanında sevmediğin insanlarlada aynı binayı paylaşıyordun o ayrı. Hani derler ya büyüklerimiz "amanın büyüdünmü kız sen,daha dün şu kadarcık bebektin " ışte şu anki durumum temsilen o şekildeydi. Daha dün gibi buraya gelip,merakla etrafı incelediğim günler. Neyse dedim gelebildin ya bu günlere boşver. Nede olsa yarılamış sayılırdım. Hadi ama kimi kandırıyorum ben daha onuncu sınıfın bitmesine koskoca bir dönem var. Ve asıl önemli olan daha tatilden yeni çıkmış olmamız. Yani onun sendromunu yaşıyorum. Yoksa niye cem adrian dinleyip depresif havalara gireyim ki. Evet ilginç olabilir ama yaşıtlarım "ayy sevgölöm beni terketöö" diye depresyona girerken bende böyle sebeplerden yaşıyordum depresyonumu. Sonuçta bu benim depresyonum. Herkesin hayatına kimse karışamaz.
Of yine beceremedim şu duygusala bağlama işini. Yok abi benim ruhum odun. Hatta hödük falan bence. Yaklaşık iki saattir bir kayanın üzerinde oturduğum için biraz uyuşukluk hissedince sonunda kalkmayı akıl ettim ve yurdun yolunu tuttum.
°~°~°~°
Biraz uzun ama bence keyifli bir yürüyüş ardından yurttaydım sonunda. Odamıza direkt bir dalış yaptım,en yakın arkadaşım olan paytak,yani pardon o sadece benim kullandığım lakabı asıl adı Neşe olan dostumun yanına oturdum. Uyuyordu en son bıraktığım haldeydi yani. Aklıma gelen hain planla zihnimde bulunan- az miktarda da olsa - beyin hücrelerim anında ayağa kalktı ve bu hain planıma karşılık halay çekmeye başladılar. Tamam,biliyorum hayal dünyam çok geniş ve saçma. Her neyse,üzerimdeki hırka mı dolabımın içine top yapıp adeta içime bir melo kaçmışcasına attığımda kendimi alkışladım ama tabi ki içimden çünkü eğer paytak uyanırsa planım suya düşer falan mazallah.Zaten evde olsam mümkün değil dolabımı böyle dağınık kullanmam,yoksa oluşan terlik şov ve istikametinde gelen yaklaşık iki saatlik bir söylenme metodu uygulardı annem. Bir an onu özlediğimi farkettim sonra kafamı dağıtmak için beklemeden hemen neşenin avucuna yeni aldığım diş macunundan sıktım. Sonra en sevdiğim olan,saç ucunu alıp kulağına sokma aşamasına geçtim, kulağı kaşınınca haliyle avucundaki tüm macunu yüzüne ve kulağına sürdü şapşal. Çok tatlıydı yinede.uyanmadan telefonumu komodinin üzerinden alıp fotoğrafını çektim neşenin. Daha önceden kameranın flaşını açık unuttuğum için kendime küfrederken yüzüne vuran ışığın etkisiyle uyandı tabii bizim paytak. Hobaa , neşe bana bittin kızım sen der gibi bakarken ben topuklamaya başlamıştım bile.
"Lan gel buraya !" Diye haykırdı neşe koridorda. "Yok ya avucunu yalarsın gülüm,yada yalama boşver macun bu sefer çilekli değil tadını sevmezsin sen" diye bağırırken bir yandan da kahkaha atıyordum. Neşe "Burcu önüne bak!" diyerek beni uyardığında ne diyo la bu kafasında olayı kavramaya çalışırken ,olayı değilde kafam başka bir şeyi kavradı. Mesela yer gibi. Özel yurdumuzun çok ozel olan sevgili (!) Nergis hocamız yani yurdun müdüresine fena çarpmış ve yere kapaklanmıştım. "Ne bu gürültü kızlar! Burada sadece siz yaşamıyorsunuz yani akıllanmanız için illa hafta sonu çarşı ya çıkmama cezası mı vereyim ?" diyerek her zamanki sitemlerinden birini gerçekleştirdiğinde yerden kalktım ve omuz silkip "özür dilerim,Neşe nin suçu yok o sadece uyuyordu benim hatam " derken gülmemek için kendimi sıkıyordum beceremiyorum böyle ciddi konuşmalarda ciddi olabilmeyi. Nasıl bir ironiyse artık. Neyseki ben tam pes edip gülecekken Nergoşcum konunun kapandığını ve gözünün üzerimizde olduğunu söylerek yanımızdan ayrıldı. Neşe beni şaşırtmayarak nergis hocanın arkasından dil çıkararak orta parmağını gösterdiğinde ona tumblrda gördüğü kızlar gibi havalı olmadığını söyleyecektim bir ara. Neşemin boynuna paytaak diye bağırarak sarıldığımda oda bana şıfıdığııım diyerek sarıldı. Evet cidden garip hitap şeklimiz vardı birbirimize karşı, ama olsundu. Neşe nin yüzünü temizlemesine yardım ettikten sonra hala başımda olan ve beni şaşırtarak bozulmayan başörtümü çıkardım. Normalde olsa yani okulda olsam çoktan bozulup beni sinir etmeyi başarırdı çünkü. Yaklaşık üç yıldır başörtülüyüm. Aslında başörtülüyüm yerine kapalıyım diyebilmeyi isterdim ama hala pantalon gidebildiğime göre kendimi tam olarak kapalı hissetmiyordum. Ama o günde gelecekti inşallah ve inşallah neşe ninde başörtü kullanmasını izleyecektim. Aslında neşe de istiyor bunu ama bir çok kız gibi,oda ya dayanamaz açılırsam yeniden diye korkuyor. Ama emin olmalılarki saçlarımızı kapatarak onları özel kılmak, yani sadece özel kişilerin görmesine izin vermek muhteşem hissettiriyor. Ben bunları düşünürken neşe nin elinde telefonla uğraştığını gördüm ve ding dong sonunda jeton düşünce koşup neşe den telefonumu kaptım. Biraz zor olsada. "Şu uyanığa bak be,ifşanı silebileceğini düşündün mü cidden ?" diye sordum çirkefleşerek. Neşe ofladığında yanağından makas aldım ve "hadi yemeğe bebek,ben ısmarlayacağım" diye artistlik yapmaya çalıştığım sırada neşe" geri zekalı yemek zaten yurdun yemeği ne içtin sen gene ? Doğru söyle lan kolayı fazla kaçırdın dimi gene ?" diye bir soru sorarak beni ultra göt ettiğinde sırıtmakla yetindim. Her zaman yaptığım gibi. :D

hayırlısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin