(Hyunjin'den)
Geceden kurduğum alarmın çalmasıyla birlikte uyandım. Benim için okulun ilk günüydü ve oldukça endişeliydim. İnsanlar beni sevecekler miydi? Yoksa yine kulaklıklarım ve test kitaplarım mı bana yoldaş olacaktı? Acaba aşık olacak mıydım? Tüm bunları düşünürken yüzüme soğuk suyu daha sert çarptım. Aynaki beyaz tenim ve sarı saçlarıma bakarken dalıp gitmiştim. Kıyafetlerimi askılıklarından yatağıma koydum. Çok güzel üniformalarımız olduğu söylenemezdi fakat rahatlardı. Üstünde kırmızı ve lacivert işlemeli okulun logosu olan bir beyaz üniformamız ile siyah, yanlarında beyaz çizgiler olan bir altımız vardı. Çantama test kitabımı ve günün derslerini koyduktan sonra yatağın üstüne koyduğum kıyafetlerimi giyindim. O kadar uykuluydum ki matematik yerine fizik bile koymuş olabilirdim. Çantamı iki koluma da geçirdikten sonra en sevdiğim amber kokulu parfümü mü sıktım ve evden çıktım.
Saatime bakarak durağa doğru gidiyordum. İçimdeki heyecanı az da olsa bastırmaya çalışıyordum. İlk otobüs çoktan gitmiş olmalıydı ve ikinci otobüsün durağa yaklaştığını görünce koşmaya başladım. Koşarak yetiştiğim otobüsün doluluğuna şaşırmamıştım sonuçta herkes bir yere yetişmeye çalışıyordu. Öğrenciler resmen pusuda durmuş olacaktı çoktan oturmuş ve kulaklıkları ile uyku moduna geçmişlerdi. Şoför'ün kendini tokya driftte sanmasından dolayı yıkılmamak için zor dayanıyordum. Saatime baktım ve dersin başlamaşına az kaldığını farkettim. Yorgun olduğumdan dolayı çok yavaş hazırlanmış olmalıydım. Kulaklıklarımı takıp "cry baby" dinleyerek dışarıyı seyretmeye başladım.
(Jeongin'den)
Rüyamdan garip bir hisle uyanmış ve alarmın çalmamasına rağmen nasıl güneşin doğmaya başladığını anlamaya çalışıyordum ki birden küfrederek yatakta telefonumu aramaya başladım. Saat neredeyse 8'e geliyordu ve ben daha yeni kalkmıştım. Hemen banyoya gidip yüzümü yıkadım ve dağınık siyah saçlarıma elimle şekil vermeye çalıştım. Üniforma yerine siyah bir tişört ve siyah eşofmanımı giymiştim, açıkcası kıyafet kurallarını çok takmıyordum çünkü rahat olmayı seviyordum.Çantama neredeyse fırlattığım ders kitaplarıyla evden koşarak çıktım. Motorumu korumak için üstüne örttüğüm brandayı kaldırdım ve motorumun kolunda asılı duran kaskı kafama geçirdim. Dersin başlamasına az kalmıştı ve ilk dersimiz akli sorunları olduğuna dair söylentiler olan matematik hocamızaydı (bence de öyle). Neden bilmiyorum ama benden resmen nefret ediyordu benimde onu çok sevdiğim söylenemezdi. Muhtemelen o tiz sesi ile beni yine fırçalayacaktı. Çok kilolu sayılmasa da hafif kilolu olan,minyon boylu ve asla takmaktan vazgeçmediği kemik rengi gözlükleri ile insanın kabusuna bile girebilirdi. Kıyafet konusunda çok sıkıydı hatta saçlarımıza kadar dikkatle bakardı,sınıftaki kız öğrencilerin yaptığı en küçük makyajda bile kıyameti koparabilirdi.Bu yüzden son sürat okula yetişmeye çalışıyordum. Jisung ve Changbin'nin aradığından emin olduğum telefonumun titrediğini cebimden hissedebiliyordum. Muhtemelen matematikçi gelmek üzereydi bu yüzden gazı biraz daha zorladım ve yetişmeye çalıştım.
(Yazardan)
Hyunjin otobüsten inmişti ve telefonuna bakarak okulun kapısına doğru ilerliyordu ki üstüne doğru gelen tanıdık motoru görünce içinden bir küfür savurdu olduğu yere çakılmıştı adeta. Jeongin birden durursa yere çakılacağının farkına varıp aynı hızla yana kırmıştı ve sert bir şekilde kolunun üstüne düşmüştü. Kolunun asfalta sürtünmesinden dolayı acıyla inleyen Jeongin'e şok içinde bakan Hyunjin hemen yanına gidip dizlerinin üstüne çökerek mahçup bir şekilde özür dilemeye ve yardım etmeye çalışmıştı.
"Ben cidden çok özür dilerim"
Ayağa kalkıp kaskını diğer kolu ile kafasından çıkaran Jeongin karşısındaki şarısın ve kendinden 4-5 cm küçük çocuğa baktığında bakışları değişmişti, onun gözleri parlıyordu sanki evrenin yıldızları gözüne hapsolmuş gibiydi.
Hyunjin kaskını çıkarıp ona bakan çocuğun karşısında mahcupluktan elleri ile oynuyordu. O siyah saçları ve siyah gözleri ile bir tilkiye benziyordu. Çekiciydi ve tilkiye benzeyen gözlerinde geceyi saklıyor gibiydi.