"Asker komutanıyla konuşurken gözlerine bakar Jeon."

524 56 13
                                    

Selammm
Yb attım gece çok da takmayınnn
Okulda okursunuz
İyi okumalar
Vote istiyorummm!!

Çok gergindim. Hatta gerginliğim hat safhaya ulaşmıştı çünkü az sonra delta aynı zamanda da binbaşı olan bir komutanın yanına gidecektim. Hem de azar işiteceğimi bilmeme rağmen.

Yemek salonunda sadece ben ve birkaç asker vardı ben ise yemeğimi oyalana oyalana yiyordum çünkü stres altına gireceğim için kendimi hazırlıyorum.

Stres altına girersem ne mi oluyordu? Saçlarım, ellerim, yüzüm olduğundan fazla terliyor ve ensem ile ayaklarım kaşınmaya başlıyordu. Bu psikolojik mi bilmiyordum ama sürekli oluyordu.

"Jeon Jungkook, yemeğini bitir ve gidelim." Binbaşının kalın ve sert sesini duyunca stres ile yutkundum. Ne zaman gelmişti? Oysa feromonu bile gelmemişti burnuma. Arkamı dönüp sesin geldiği yöne baktım. Kafeteryada tek tük olan rahat sandalyeye oturmuş elindeki bardağından içeceğini yudumluyordu.

Çok da bakmadan bana olan keskin bakışlarından kaçmak için yarısını yiyebildiğim yemeğe baktım. Bu işi hemen halletmeliydim yoksa stresten geberip gidecektim.

Yarım kalan tepsiyi hafiften terlemeye başlayan elime alıp, titreyen ve kararsız adımlarımla salonun tezgahına bıraktım. Ardından yan tarafımda ama uzakta kalan binbaşıya baktım. Kalktığımı görmüş ve kendisi de kalkmıştı.

"Beni takip et." Yanımdan geçip kapıya yönelirken sessizce hayıfladım. Peşinden giderken aramızdaki boy farkına takıldı gözlerim cidden baya uzundu ben ise sıradan bir askerin sahip olması gereken boy kriterlerine sahiptim.

Peşinden gitmeye devam ederken attığı tek adım benim iki adımıma bedel olduğu için hızlı yürümeye başladım. Demir kapının önünde durup küçük cihaza parmağını okutup içeri girdi.

Kapının eşiğinde bekliyordum çünkü izin almadan giremezdim. Masanın başına geçmiş rahat olduğunu her hâlinden belli eden siyah deri koltuğa oturup keskin bakışlarını bana dikmişti.

"Jeon Jungkook içeri gel." emri üzerine kapının eşiğinden içeri girip arkamdan kapıyı kapattım. Gözlerim yerdeydi yüzüne bakamıyorum zaten baskın delta feromonları beni mahvederken birde gözleri ile beni mahvedemezdi. İzin vermezdim.

"Neden koğuşta bağırdın? Ayrıca komutanına yalan söylemenin açıklamasını da bekliyorum. Seni orada bozmak istemedim." sakin bir dille konuşurken şok olmuş bir şekilde kafamı kaldırıp yüzüne baktım. Ciddi miydi?

"Imm... Şey ben... Yani binbaşım benim eşyalarımı benden izinsiz almışlardı bu yüzden bağırmıştım anlık bir sinirle olmuştu. Sizin koğuşta olduğunuzu bilmiyordum. Özür dilerim." stresten dolayı hem söyleyeceğim kelimeleri unutmuş hem de kaşınan ensemi kaşımamak için kendimi zor tutmuştum.

Ellerimi asker yeşili pantolonuma gizliden silince derince iç çekti.

"Hadi bunu anladım Jeon, lâkin neden yalan söylediğini anlamayacağım?" Daha çok stres yaparken ayaklarım kaşınmaya başlamıştı bile.

"Ben, nöbet tutan arkadaşıma su götürmüştüm sonra suyu verip dönecektim ama sizinle karşılaştım. Bu yüzden komutana yalan söyledim. Sırf şu için binadan çıktığımı öğrenseydi eminim kızardı." Hâlâ binbaşının yüzüne bakmazken oturduğu yerden ayağa kalktığını hissedince yutkundum. Dövecek miydi? Yalan söylediğimi anlamıştı kesinlikle. Tanrım tek tokadı ile ölürdüm zaten.

Kurdum bile gerilirken etrafa yaydığım istemsiz feromonları geri çektim. Karşımdaki deltanın yakınlığı nedeniyle artan koku ile gereğince bir adım geriledim.

WTF?!  | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin