Hava zifiri karanlıktı , şiddetli esen rüzgarın eşliği ile eve adımımı attım evin kasfetli havası vücdumu esir alıyordu. Her zamanki gibi kavga sesleri , bağırışmalar artık alışmam gerekirdi ama bu acıya alışmak beni aşıyordu bu kara düşünceler eşliğinde yavaşça odama girdim kapımı kilitliyip üstümü değiştirdim.
kavga git gide şiddetleniyordu aşk adı altında bir anlaşmanın eseri olan bu yuva her geçen gün beni daha çok sıkıyordu kurtulmak istiyordum bu evden tek istediğim annem ile birlikte mutlu küçük bir evde yaşamak ama bu adam olduğu sürece bu olamicaktı düşüncelerimi bölen bir çığlık sesi yankılandı evde bütün vücudum istemsizce titriyordu kalbim fırlayack gibiydi kapının kilidini hızlıca açtım. Var gücümle çığlığın geldiği odaya koştum. gördüklerim karşısında dona kaldım dilim tutuldu. Yerde kanlar içinde yatan zavallı anneme bir de elinde içki şişesi bir elinde de kanlı bir bıçak olan babama baktım gözlerim bir babama bir anneme art arda sürekli haraket eidyordu buna son vermem gerektiğini biliyordum ama aksini yapamiyordum olayı anlamıştım ama beynim bunu kabullenmek istemiyordu annemin incecik narin vücudu yere boylu boyunca serilmişti, saçları darma dağan ve kanlıydı gözleri kapalı yüzü yara bere içerisindeydi.Ölmüş müydü? Hayır sadece yaralıydı ve baygındı! Beynimi kandırmaya çalışıyordum ama başaramıyordum. Gördüklerimi inkar edemiyordum. kalbim parçalara ayrılmıştı gözlerimden birkaç damla akmaya başladı tekrar babama baktığım an onunda bana baktığını fark ettim gözleri öfke ile doluydu...
O anda kalbim acı ve üzüntü hissetmeyi kesti tek hissettiğim şey kin ve öfkeydi tüm vücudum o anda başka bir şey istiyordu intikam babam bıçağı yere attı ve bana dönerek
"Eğer yerde yatan koca karı gibi olmak istemiyorsan derhal temizle burları" demesiyle birlikte attığı bıçağı ona saplamam bir oldu ne yaptığımı bilmiyordum vücudum sanki isteğimin dışında haraket etmişti birkaç adım geri atıldım derken annemin cesedine takılıp düştüm. Sanki yer yerine kara bir boşluğa düşmüştüm kalbim de dayanılmaz bir sancı vardı.
Vücudum üzerindeki kontrolümü kaybetmiştim gözlerimden seller akıyordu anneme sarıldım
" Anne anne anne kalk uyan anne sen güçlüsün biliyorum eminim iyisindir çabuk kalk anne.... "
Annem bana cevap vermiyordu.
Hayır o ölmedi ölemezdi beni yanlız bırakamazdı ben onsuz olamazdım.Anne lütfen aç gözlerini sana ihtiyacım var.
Bu dünya sensiz yaşanamaz!
Oda nedense gitgide kararıyordu, içki kokusu kan kokusu ile karışıp daha yoğun ve iğrenç hale geliyordu Bu oda beni boğuyordu ama çıkamazdım bu boğucu tıkalı kaldım. Gözlerimi kapattım ve anneme daha sıkı sarıldım o acı dolu anın dinmesini bekledim.Gözlerini açtığımda bir hastane odasındaydım odaya genç bir abla girdi.
"Günaydın ufaklık iyi görünüyorsun birkaç gün sonra taburcu olucaksın ve seni bir yetimhaneye göndericez"
O an kaskatı kesildim sadece durup tavana baktım,gözlerim tekrardan doldu.
Anne söylesene kalbim neden bu kadar acıyor bir katil olduğum için mi yoksa seni kaybettiğim için mi yada her ikiside mi ?
Anne yaptığım şey doğru muydu lütfen söyle bana!
Anne kendimle gurur mu duymalıyım yoksa vicdan azabı mı çekmeliyim ?
Anne sensiz nasıl devam edeceğim?
Kim beni her sabah motive edecek? kim her zamanki gibi saçımı taricak? kim benim arkamı kollicak? kim ağladığımda göz yaşlarımı silip bunların geçeceğini söyliyecek? kim bana yanlız olmadığımı söyliyecek? Kim bana derslerinde yardım edecek? Kim bana gülümsemesiyle hayat verecek?
Yanlız kalmak istemiyorum anne...
Dert yakınmayı kestim ve kafamı cama doğru çevirdim hava kararmıştı.
Sabahtan beri sadece ağlayıp hayattan yakınıyordum örtüyü üstümden attım.
üstümde dizlerime kadar bem beyaz bir elbise altımda da uzun beyaz bir pantolon vardı ayaklarım çıplaktı.
Yatağın yanındaki beyaz terlikleri giydim odadan çıktım. Hastanenin en üst katındaki balkona gittim. Balkonun kenarına gelip etrafı seyretmeye başladım hava o günkü gibi kap kara ve buz gibiydi rüzgar deli gibi esiyordu.
Her bir adımım ile uca daha çok yaklaşıyordum her yerden şehrin gürültülü sesi geliyordu rahatsız edici ve bunaltıcıydı , binaların her yerinden gözlerimi rahatsız eden ışıklar yansıyordu elimle gözlerimi silmek istedim ama ellerimde kan vardı. Ağlamaktan damarlarım patlamıştı. kollarım ile kanları sildim derin bir nefes aldım ve binanın aşağısına baktım baya yüksekteydim ama aklımda tek bir şey vardı bu acılardan kurtulmakBoşluğa doğru bir adım daha attım...
"Uyan bakalım depresif velet"
Sen kimsin ve nerdeyim?
"Ben bir görev için burdayım sana bir konu da yardım edeceğim"
Hangi konuda?"Hayatı sevmen konusunda"
Hayatta sevilecek hiçbirşey yok ve bende bu yüzden hayatımdan kurtuldum ve sevmem konusunda yardım istemiyorum
"Bir amacım olmadığı için böyle diyorsun amaçsız bir hayatın hiç bir değeri yoktur ben sana hayatın amacını bulmanı sağliyacağım ve hayatın amacını bulduğunda ödül bir dilek hakkın olucak yani hem hayatı seveceksin hem ödüllendirileceksin"
Bana neden hayatı sevdirmek istiyorsun neden hayatın amacını bulmalıyım ve neden bana bir dilek hakkı veriyorsun?
"Sorularını cevaplamakla uğraşamam bu yüzden sadece amacının hayatın amacını bulmak olduğunu bil ve bunu bulmanın ödülü olarakta bir dilek hakkın olucağını bil"
Hayır daha sorularım var annem nerede onunla görüşemez miyim?
Küçük kızın soruları daha bitmeden gözlerini bir ormanda açtı şaşırmıştı öldüğünden emindi ama kendini beyaz bir odada nerden geldiği bilinmeyen bir sesle konuşurken bulmuştu daha bunu sindiremeden kendisine hayatın amacını bulma görevi verildi ve görevi gerçekleştirebilmek için bu dünyaya
gönderildi.( Nasıl???)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
12 HAYAT
Fantasy( Hayatın amacını bulmak isteyen küçük bir kızın hayatın amacını ararkenki serüveni )