Saklı Düşman

5 0 0
                                    

Eğer direkt olarak kendisi olduğumu bilmeseydim karanlığın  bir parçası olduğumu ya da ona ait olduğumu düşünebilirdim. Hiç kimse kötu olarak görülenin dış yüzünden ötesinde ilgilenmez benim durumumda oldukça ironik olan gerçek yüzü  incelemeye değer bulmazdı. Gerçi bulsalardı bile ben buna izin vermezdim, orası bambaşkaydı.  Komik olan şey insanların asıl kraliçeleri olduğunu bilmedikleri süikastçıya cehennem kraliçesinin ismini uygun görmüş olmalarıydı. Lilith. Cehennem kraliçesi, negatif sayılan her şeyin beden bulmuş hali, ürkütücü bir canavar. Kime, neye göre?. Neden?. Nasıl?. Nasıl?.

İnsanait lar fazla yargılayıcıydı.

Derin bir nefes alarak düşüncelerimi dağıttım ardından birkaç öne çıktım. Bir zamanlar düşmanım olan kişilerin tam ortasındaydım. Ölmeden önce. Ben onları öldürmeden önce.
Eğer bir yıl önce, krallığıma düzenledikleri saldırıda ailem de dahil olmak üzere beş bin kişiyi katletmemiş olsalardı olanlara rağmen hala krallığıma gelme cesaretinde bulunan Hesperia casuslarını görmezden gelebilirdim belki. Ama içinde bulunduğumuz durumda, şu anda ihtimallerin bir önemi yoktu. Cevap net ve kesindi.

Onlara son bir kez baktım ve içimdeki karanlık gücün kafesini araladım. Açığa çıkan sihir ile birlikte saçlarım ve zaten kömür karası olan gözlerimin tamamı siyahın en koyu tonuna bürünürken hafifçe havalanmaya başladım. Yüksekte bir noktada durduğumda benimle birlikte yükselen kara, opak kalkan başımın birkaç metre üzerinde tamamlandı. Daha sonra  sihir içinde bulunan benim dışımdaki her şeyi yok etti ve külden başka bir şey bırakmadı geriye. O  küller de bedenimin etrafında sarmal şeklinde uçuşarak avuçlarımın arasındaki güç kuresine vardı. Parmaklarımın arasındaki  küllerin de yok oluşuyla tüm izler silindi. Sanki  hiç var olmamışlar gibi.

Kalkan parça parça yok olurken görünüşüm eski haline büründü, karanlık hapishanesine döndü. Her zamanki gibi yerleşti yerine, kalbime, ve sanki hiç var olmamış gibi göründü herkesin gözüne.

Yere ulaştığımda ayaklarımın zemine temasıyla birlikte bir şey hissettim. Yakınlarda biri vardı.
                                                                 Gözlerim hızlıca etrafı tararken  buz gibi bir sesle " Kimsin ve neden buradasın?" dedim. Hemen ardından onu gördüm. Dikkatli bakıldığında görülebilecek bir yerde duruyordu.  Uzun boyluydu, gece karası saçları üzerime diktiği gümüş gözleri vardı. Bana çok tanıdık geliyordu  ama kim olduğunu hatırlayamıyordum. İçimde bir şeyleri uyandırıyordu sanki.

Sorumla birlikte bakışlarını doğrudan  gözlerime dikti ve beni sanki içimi görebiliyormuşçasına süzdü. Bana sanki ruhumu okuyabiliyormuş gibi bakıyordu. Ve bu savunmasız hissettiriyordu. Bu yüzden elim belimdeki gizli hançeri kavrayıp  ikinci kez" Son kez soruyorum; kimsin, neden buradasın ve az önce yaşananların ne kadarını gördün?, bu sorulara yanıt vermediğin takdirde yaşanacaklardan ben sorumlu olmayacağım" derken sesim eskisinden daha sertti.

"Lilith ya da... " Bana doğru yürümeye başladığında uzun adımları sayesinde aramızdaki mesafeyi birkaç saniyede aştığında kalp atışlarım hızlanmışti

Başını  hafifçe eğip dudaklarını kulağıma yaslamasıyla ben de hançerimi boğazına dayamıştım. Neden bu kadar yakındı ki?  "  Kraliçe Lila mı demeliyim ?" dediğinde kulağıma çarpan nefesi yüzünden irkildiğimi, sözleri yüzünden ise titremeye başlayan ellerimi görmediği için hiç yanıma uğramayan şansımın tamamını o an kullanmış olabilirdim. Bedenim buz kesti. Titremesin diye kabzayı tutan parmaklarımı avuçlarımı kanatacak kadar sıktım.

Bir yandan da odaklanmaya çalışarak  kafamın içinde hesaplar yapıyordum. Sırrımı saklarken en ufak bir ödün vermediğime emindim, her şeyi en ufak detayına kadar düşünmüştüm, bir yabancı bunu nasıl öğrenebilmişti?, hatam neydi? 

Karanlığın KalbiWhere stories live. Discover now