merhaba yeni bir gün yine ben kanalıma hoş geldiniz
bu aralar evden çıkmıyorum ve sadece sağa sola bakınıyorum o yüzden şu an bölüm yazmaya karar verdim arkada da r u mine çalıyor
daha fazla video için videoyu beğenmeyi ve yorum yapmayı unutmayın
*********************
"jisoo ve chaeyoung." babalarının seslenmesiyle iki kardeş de aynı anda kafalarını kaldırıp krallarına döndüklerinde babaları iki çocuğunun da yüzünde birbirinden çok farklı ifadeler görmesiyle bozulmamaya çalışmış ancak jisoo'nun sinir dolu ifadesiyle karşılaştıktan sonra göz ucuyla yeni eşine baksa da yeni eşinin elini elinin üstünde hissetmesiyle bu duruma ses çıkarmamaya karar vermiş ve devam etmişti. "güney'le yaptığımız antlaşma sayesinde uzun bir süre savaş olmayacak. annenizle bu zaman içerisinde daha fazla birlikte zaman geçirebilmek adına bir yerlere gitmeye karar verdik."
"annemiz?" on iki yaşındaki prensesin ses tonu kesinlikle bir çocuk gibi çıkmıyordu, daha çok babasının düşmanlarından birisi gibi cümlenin arasına girmişti. "yanında oturan kadın annemiz değil."
"jisoo." dokuz yaşındaki prenses karşısında oturan kardeşini uyarırcasına konuştuğunda babasının bakışlarının kendine döndüğünü fark etmesiyle hemen jisoo'ya bakmayı bırakmış ve yemeğiyle oynamaya devam etmişti. kardeşiyle uzun zamandır anlaşamıyorlardı ve günün sonunda chaeyoung hep tek başına uyuyordu, bir gece olsun jisoo'yla beraber uyuyabilmeyi çok istemişti ancak ne zaman jisoo'nun yanına gitse kapısının önünde bekleyen askerler jisoo'nun yalnız olmadığını ve içeriye kimseyi kabul etmediğini söylüyorlardı. chaeyoung ise jisoo'yu yalnız bırakmayanın kim olduğunun yeterince farkındaydı.
"ikimiz de farklı yerleri düşündüğümüz için sizin de fikrinizi almak istedik. sonuçta bir aileysek kararlarımızı beraber almalıyız." üvey annelerinin konuşmasından sonra jisoo sinirle çatalını sıkmaya başladığında gözlerini sıkıca kapatmış ve açtığındaysa nefretle üvey annelerine bakmaya başlamıştı.
o kadın saraya geldiğinden beri bir şeylerin yanlış olduğunun farkındaydı. o kadın her saniye chaeyoung'ın yanındaydı ve jisoo bu durumdan kesinlikle nefret ediyordu, kardeşini yanında istemediği kadar o kadını da kardeşinin yanında istemiyordu ancak bunu ne zaman chaeyoung'a söylese chaeyoung ya onunla kavga ediyor ya da sadece yanından gidiyordu.
"şu an bu masada oturman bile anneme yapılmış bir saygısızlık." jisoo ondan başka birinin daha konuşmasına izin vermeden masadan kalkıp gittiğinde chaeyoung şaşkınca onun arkasından babasına bakmaya başlamış ardındansa saçında hissettiği üvey annesinin dokunuşlarıyla bakışlarını üvey annelerine çevirmişti. her ne kadar kötü karakter olsa bile üvey anneleri bile chaeyoung'ın tatlı bir çocuk olduğunu inkar edemezdi, bir çocuğun sahip olabileceği her türlü güzelliğe sahipti.
sadece dokuz yaşında olsa bile aynanın gösterebileceği en güzel yansımaya sahipti.
"merak etmeyin prensesim, biraz sakinleşince jisoo da nereye gitmek istediğini söyleyecektir." chaeyoung üzgün bir şekilde üvey annesini onaylayıp yemeğinden birkaç lokma daha aldığında ara sıra da babasını kontrol ediyordu ve babasının son günlerde değiştiğinin farkındaydı. kral son zamanlarda genellikle sinirliydi, çocuklarına çok fazla zaman ayıramıyordu ve chaeyoung'a bunun hep kralın işlerinin fazlalığından olduğu söyleniyordu ancak chaeyoung da farkındaydı ki babasının o kadar fazla işi yoktu.
chaeyoung, babasının da onu artık sevmediğini düşünüyordu. yavaş yavaş herkesi kaybetmişti, önce annesi her zaman görebileceği bir yerden onları izleyeceğini söylemişti, sonra jisoo onunla olan bütün iletişimini direkt olarak kesmişti ve en son da babası yavaş yavaş chaeyoung'dan uzaklaşıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
teen knight poem [chaelisa]
Fanfiction"mirror mirror on the wall, who's the fairest of them all?"